Vesayet, velayete tabi olmayan küçükler ile kısıtlıların tabi olacağı, özel hukuk bağlamında koruyucu bir kurum olarak düzenlenmiştir. Bu kurum ile amaçlanan şey, buna ehil olmayanların mal varlıklarına ilişkin menfaatlerinin onlar adına korunması ve onların temsil edilmesidir. Görüldüğü üzere vesayet; korunmaya muhtaç, zayıf ve güçsüz kişilerin devlet eliyle koruma altına alınmasıdır. Bu yazımızda bu kuruma ve bu kuruma dair bazı çok merak edilen konulara genel bir bakış atacağız. Konu hakkındaki sorularınızı sayfanın en altındaki forum aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.
Vasi, vesayet makamınca, korunmaya muhtaç kişinin malvarlığını ve bazı konularda kendisini temsil ve yönetim konumuna getirilen kişidir. Yani kendini temsilden ve aktif ile pasif malvarlığını yönetimden aciz kişiyi bu konularda temsil edecek kişidir. Daha geniş bir tanımlama yapmak istersek, vasi; mevzuatta öngörülü hallerde, küçüklük veya kısıtlılık sebebiyle, bu tür kişilerin menfaatlerini korumak amacıyla, Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi tarafından atanan yasal temsilcidir.
Türk Dil Kurumu’na göre, vasilik ve vesayet aynı anlamı karşılayan kavramlardır. Buna göre; vasi, yetim veya aklında zayıflık bulunan hasta birisinin malvarlığını yöneten kişidir. Vasilik ise; vasi olma durumuna verilen isimdir. Vesayet de mana olarak, vasilik şeklinde kendisine sözlükte yer bulmuştur.
Vesayet kurumuna başvurulabilmesi için çeşitli hallerden en az birisinin mevcudiyeti gereklidir. Bu haller, Türk Medeni Kanununun 404. ve 410. maddeleri arasında sınırlı sayı ilkesine dayalı olarak belirtilmiştir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
Herhangi bir sebeple velayet altında olmayan, velayetin değiştirilmesi mümkün olmayan küçükler ve sınırlı ehliyetsiz durumundaki kısıtlılar, vesayet altına alınacaktır. İşte bunu sağlayan durum, bu kişilerin sahip olduğu vesayet hakkına haiz olma halidir. Bu hakkın kısıtlanması mümkün değildir. Hatta çoğu zaman bu hakkın kullanımı doğrudan talep üzerine olmamaktadır. Genellikle başka bir mahkeme veya idari makam durumu fark etmesi halinde gerekli işlemlerin yapılması için mahkemeye bildirimde bulunmaktadır. Aynı şekilde isteğe bağlı kısıtlılık halinde de doğrudan başvurma istisnai niteliktedir. Ekseriyetle yetkisiz 3. kişinin başvurması ve ilgilinin bu duruma rıza göstermesiyle vasi atanması gerçekleşmektedir.
Bu şekilde bir vasi tayini yapılması mümkün değildir. Bu işlemi yapmaya ehil tek makam Türk Yargısıdır. Yetkili ve görevli mahkemede dava açılması halinde atama işlemi o mahkeme tarafından yapılacaktır. Bu konuda dava nasıl açılır isimli makalemize bir göz atabilirsiniz. Kısacası, halkta yanlış bilinenin aksine, noterlere böyle bir yetki verilmemiştir. Bunun yanında noterlerin vesayet konusunda bir yükümlülükleri bulunmaktadır. O da şudur ki; noterlikler olağan görevlerini ifa ederlerken küçüğün velayet altında olmadığını tespit edebilirler. Bu durumda noter, vaziyeti vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.
Vasi atamasının ne olduğu ile buna ilişkin usul ve kaideler TMK m. 413 ile m. 425 aralığında düzenlenmiştir. Atanan vasinin; özen gösterme, gerçek kişiyi gözetim altında tutma, koruma ve bakma gibi yükümlülükleri vardır. Tüzel kişilerin bu yükümlülükleri yerine getirmesi beklenemez. Dolayısıyla atanacak vasi ancak gerçek kişi olabilecektir. Genel kural, bir kişiye ancak bir vasi atanması şeklindedir. Fakat ayrık hallerde, durum o şekilde gerektiriyorsa, birden fazla vasi atanması da mümkündür. Bu durumda atanmış vasilerin yetkilerini bağımsız olarak mı yoksa birlikte mi kullanacaklarını belirleyecek mercii atamayı yapan vesayet makamıdır.
Vasi olarak atanacak kişinin; ergin, ehil ve görevi ifa edebilecek yetenekte olması gerekir. Bu olumlu şartlara sahip olmaması halinde kişinin vasi olarak atanabilmesi mümkün değildir. Aksi yönde bir atama yapılması halinde; ilgililer, kararı alan vesayet makamına itirazda bulunabileceklerdir. Bunun üzerine vesayet makamı bir değerlendirme yapabilecek; atanan kişinin görevine son verip, yerine başka birisini görevlendirebilecektir. Aksi takdirde denetim makamına itirazda bulunulması da mümkündür.
Öncelikle, daha önce de bahsettiğimiz üzere, tayin edilecek kişinin ergin ve bu işi yapmaya ehil birisi olması gerekir. Bu olumlu şartların yanında bir de olumsuz şartlar vardır. Yani vasi olarak tayin edilecek kişide, bir takım hallerin mevcut olmaması gerekir. Bu haller şunlardır; 1) Kısıtlı olmak. 2) Kamu hizmetinden yasaklı olmak. 3) Haysiyetsiz hayat sürmek. 4) Çıkarların çatışması. 5) Aralarında düşmanlık bulunması. 6) İlgili vesayet daireleri hakimi olmak. Bu hallerden birinin varlığı halinde o kişi vasi olarak tayin edilemeyecektir.
Kanunumuz, vasi tayini konusunda eş ve hısımlara öncelik tanımıştır. Fakat burada dikkat edilmelidir ki eşin diğer akrabalara göre öncelikli olma durumu söz konusu değildir. Hakim, somut ilişkileri değerlendirecek; kimin vasi olarak tayin edilmesi, kısıtlı veya küçük açısından daha faydalı olacaksa ona göre bir karar verecektir. TMK m. 415’te; bunun dışında haklı sebepler olmadıkça, hakimin, vesayet altına alınacak kişi ya da anne veya babasının istediği kişiyi vasi olarak ataması gerektiğine işaret edilir. Vesayet makamı, mümkün mertebe ilgililerin isteğine bağlı olarak hareket etmelidir. Hakim talebin aksine bir hüküm oluşturursa; bu noktada ilgililerin denetim makamına itiraz hakkı doğar.
Vasi olarak tayin edilen kişi, kanunda sayılan kaçınma sebeplerine haiz değilse, kendisine yüklenen bu görevi kabul etmek zorundadır. Aksi halde yaptırımın ne olacağı ise kanunda düzenlenmemiştir. Fakat yerine yeni birisi atanana kadar görevini ifa etmeyen mevcut vasi, bu sebeple doğacak olan zararlardan sorumlu olacaktır.
TMK m. 417’de vasilikten kaçınma sebepleri düzenlenmiştir. Kaçınma sebepleri şunlardır; 1) 60 yaşının üstündeki kişiler. 2) Bedensel özürleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle ifa edebilecek olanlar. 3) En az 5 çocuğun velisi konumunda olan kişiler. 4) Halihazırda üzerinde bir vasilik görevi olan kişiler. 5) Cumhurbaşkanı. 6) Milletvekilleri ve bakanlar. 7) Hakim ve savcılar. Bu kişiler dilerse görevi ifa edebilecek dilerse yükümlülükten kaçınabileceklerdir. Oluşturulan vesayet kararına karşı itiraz veya kaçınma sebeplerinin sunulması için ilgililere tebliğ veya tefhimden itibaren 10 günlük süre tanınmıştır.
Vesayet daireleri ikiye ayrılmaktadır. Bunlar; vesayet makamı ve denetim makamıdır. Vesayet makamı olarak Sulh Hukuk Mahkemesi belirlenmiştir. Çocuklar yönünden ise bu görev varsa özel kuruluş kanunu olan Çocuk Mahkemesine öncelikli olarak verilmiştir. Şayet yetkili yerde Çocuk Mahkemesi bulunmaması halinde yine görevli makam Sulh Hukuk Mahkemesi olacaktır. Vasi tayini bu makam tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan vesayet makamı, vasinin faaliyetlerine katılan makamdır. Bu makam, vasi atanmasının yanında; vasi üzerinde denetim, kontrol, izin, tedbir olarak veya kesin olarak görevden alma gibi yetkilere de sahiptir.
Denetim makamı olarak ise Asliye Hukuk Mahkemesi görevlendirilmiştir. Onama ve şikayetler, bu makam tarafından karara bağlanmaktadır. Yine vasi ataması kararlarına karşı itiraz ve çekinme taleplerini inceleyecek ve nihai olarak karara bağlayacak olan makam da burasıdır. Bu anılan faaliyetler icra edilerek denetleme görevi, makamı tarafından yerine getirilmiş olacaktır.
Atama işleminde görevli mahkeme belirttiğimiz üzere, Sulh Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise hakkında vasi tayini istenen kısıtlı veya küçüğün yerleşim yeri mahkemesidir. Vesayet makamı, atama işlemini ivedilikle yerine getirmelidir. Bu surette, vesayet makamı bu durumu ister C. Savcısının ister ilgililerin isterse de 3. kişilerin bildirimi sayesinde öğrensin; durumdan haberdar olur olmaz resen harekete geçmeli ve vasi atama prosedürünü uygulamaya başlamalıdır. Şayet gerekli gördüğü hallerde vesayet makamı, prosedür tamamlanasıya ve vasi kararı verilesiye kadar, kişinin menfaatlerini gözeterek geçici önlemler alabilecektir.
Vesayet makamı tarafından verilen, kısıtlama ve vasi atanmasına ilişkin karara vasi kararı denir. Bu karar, vasiye hemen ve Tebligat Kanununa uygun olarak tebliğ edilmelidir. Bu vasi kararı ilgilisine tebliğ edilmeden kesinleşmiş sayılamaz. Ayrıca vasi kararı içeriğinde bir kısıtlama söz konusuysa; bu karar, kısıtlının yerleşim yerinde ve nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilan olunur.
Vasi kararının tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde; varsa kaçınma sebebi veya karara itiraz, vesayet makamına bildirilecektir. Bu kaçınma bildirimi veya itiraz, vesayet makamınca yerinde görülürse, vasi kararı kaldırılır ve yeni bir vasi atanır. Fakat vesayet makamı bu itiraz veya kaçınmayı yerinde görmezse, gerekçeli görüşünü bildirerek durumu denetim makamına iletir. Denetim makamının vereceği karar kati surettedir. Burada itiraz veya kaçınma nedeni yerinde görülürse, vasi kararı kaldırılacak ve dosya yeni bir vasi atanmak üzere vesayet makamına geri gönderilecektir. Fakat itiraz veya kaçınma yerinde görülmezse, vasi kararı aynen onanacak ve bu şekliyle kesinlik kazanacaktır.
Vesayet makamınca verilen vasilik kararının kesinleşmesine müteakip vasi, görevini ifa etmeye başlayacaktır. Peki vasi ne kadar süreyle bu görevi ifa etmekle yükümlüdür? Türk Medeni Kanununda vasilik görev süresi 2 yıl olarak belirlenmiştir. Burada sürenin kısa tutulmasındaki amaç; vesayet altındaki kişinin menfaatleri gözetilerek, daha uygun bir vasi adayının bulunması halinde kısa süreler içerisinde değişiklik sağlayabilmektir. Bununla birlikte, kanunun 483. maddesinde sayılı şartların mevcudiyeti halinde, vasi her zaman için görevden alınabilecektir.
Vasilik görev süresinin son bulması halinde; vesayet makamı, vesayet altındaki kişinin menfaati buna uygunsa görev süresini ikişer yıllık periyotlar halinde uzatabilecektir. Yani her 2 yılda bir, vesayet makamı, vasilik görevini gözden geçirecektir. Bunun yanında, TMK m. 456/3 uyarınca, 4 yıl süre ile vasilik görevini ifa etmiş kişinin, artık bu görevi üstlenmekten kaçınma hakkı doğmaktadır. Yani kimse 4 yılın üzerinde aynı kişi için vasilik yapmaya zorlanamaz.
Vasinin yapmakla görevli olduğu ve yetkisi bulunan işleri 7 kalemde toplayabiliriz. Bunları sıralamak ve kısaca açıklamak gerekirse şu şekildedir:
Vasinin yapmakla görevli olduğu ve yetkisi bulunan işleri 7 kalemde toplayacağımızı ve kısaca, genel açıklamalarda bulunacağımızı söylemiştik. 4 kaleme ve buna dair açıklamalara bir üst başlıkta yer verdik. Kalan 3 kalemi de şu şekilde sıralayabiliriz:
Vasiliğin sona erme hallerinden birisi de vasilikten çekilmedir. Normal şartlar altında vasi, 2 yıllık süresi son bulmadan görevinden çekilemez. Ancak kanun koyucu bazı hallerde vasilikten çekilebilmeye olanak tanımış, bazı hallerde de çekilmeyi zorunlu tutmuştur. Bu haller şu şekilde sıralanabilir:
Vasinin görevden alınması da vasilik sıfatını sona erdiren hallerden birisidir. Bu durum Türk Medeni Kanununun 483. maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Vasinin görevini ağır derecede boşlaması, yetkilerini açık bir şekilde kötüye kullanması, güven sarsıcı hareketler içerisinde olması, borcunu ödeme konusunda acze düşmesi ve görevini ifa etme konusunda yetersiz kalması nedenleri ile vasi görevinden alınabilecektir.
Görevden alma işlemi, vesayet makamı tarafından yerine getirilecektir. Burada Sulh Hukuk Mahkemesi, bildirim veya talep üzerine harekete geçebileceği gibi resen de hareket edebilir. Bu konuya ilişkin karar; ancak gerekli araştırma yapılması ve vasinin dinlenmesi sonucunda alınabilecektir. Yine burada verilecek olan kararlara karşı denetim makamına itiraz yolu açıktır.
Yaşlılık, istek üzerine kısıtlama sebeplerinden birisidir. Burada yaşlılığın ne manada kullanıldığı konusu önemlidir. Buna göre yaşlılık; kişinin yaşının ilerlemesi sebebiyle, işlerini gereği gibi görmesine engel olacak düzeyde bedensel ve/veya zihinsel zayıflığa yol açacak hale gelmesidir. Bu minvalde yaşlılık, kişinin iradi kısıtlaması için yeterlilik arz etmektedir. Bunun dışında zorunlu kısıtlama sebepleri mevcutsa, o halde yaş faktörü zaten dikkate alınmayacaktır.
Burada kısıtlama talebinde bulunulması bir zorunluluktur. Kişi bunu bizzat istemiş olabileceği gibi 3. kişilerin taleplerine zımni kabul şeklinde rıza göstermiş de olabilir. Burada vesayet makamı gerekli tahkikatı yürütecek ve gerekli görmesi halinde yaşlıyı kısıtlı olarak ilan edecek; akabinde de bu kişiye vasi atamasında bulunacaktır.
İfa edilen vasilik görevine karşılık ücret talebinde bulunmak, vasiye tanınan haklardan birisidir. Bu husus, TMK m. 457’de düzenleme altına alınmıştır. Buna göre; vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığından, buna olanak bulunmadığı taktirde Hazineden karşılanmak üzere kendisine bir ücret verilmesini sayın mahkemeden talep edebilir.
Bu ücrete kaynak oluşturması bakımından öncelikle vesayet altındaki kişinin malvarlığına başvurulacaktır. Buradan sonuç alınamaması halinde; yardım yükümlülüğü kapsamında eşine, küçükse anne ve babasına, en olmadı yardımla yükümlü akrabalarına başvurulabilecektir. Bunlardan hiçbirinin sonuç getirmemesi halindeyse Devlet Hazinesi verilecek ücrete kaynak oluşturacaktır.
Bu talep vesayet makamına iletilecektir. Ücret verilip verilmemesi konusunda takdir Sulh Hukuk Mahkemesi hakimindedir. Yani talepte bulunulmuş olması, kesinlikle ücret verileceği manasına gelmemektedir. Verilecek ücretin düzenli bir maaş şeklinde mi yoksa tek sefere mahsus mu olacağı konusu, ücretin miktarı vb. konular, birçok etmen gözetilerek hakim tarafından karara bağlanacaktır. Yine bu talebe ilişkin verilen kararlara karşı, denetim makamına itiraz yolu açıktır.
Kişi hakkındaki kısıtlama, vasi atanması gibi durumların sorgulaması birkaç şekilde yapılabilmektedir. Bu konuya ilişkin sorgulamalar, vesayet altına alınan kişinin E- Devlet kapısı üzerinden veya UYAP Vatandaş Portal üzerinden yapılabilecektir. Bunun yanında, vesayet altına alındığı düşünülen kişinin yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosuna başvurularak da bilgi edinme ihtimaliniz vardır. Tüm bunların dışında bir diğer bilgi edinme yolu da kişinin kayıtlı olduğu Nüfus Müdürlüğüne başvurmaktır. Bu yollardan en azından biriyle sonuca ulaşabilirsiniz.
Vesayet konusunu, sizler için bu yazımızda, elimizden geldiğince irdelemeye çalıştık . Makalemizde cevabını bulamadığınız sorularınızı aşağıdaki forum aracılığıyla bizlere iletebilirsiniz.
Uzman çavuş sözleşme feshi, uzman çavuşların kendi isteği ile veya idare tarafından sözleşmenin sona…
İnanç sözleşmesi yasalarımızda açık bir şekilde düzenlenmemiştir. Ancak uygulamada ve öğretide "sözleşme özgürlüğü" ilkesi…
Bağışlamanın geri alınması, bağış yapan kişilerin sonradan yaptıkları işlemden pişman olmaları neticesinde başvurmak istedikleri…
İpotek kaldırma işleminin doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi, hak kayıplarını önlemek açısından son derece önemlidir. Bu…
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, Türk Ceza Hukuku'nda büyük bir öneme sahiptir. Bu uygulama,…
Sigorta, yaşanma ihtimali olan tehlikeler ve riskler sonrası oluşacak maddi kayıplara karşı güvence altına alınmak…
Avukat Caner Besler tarafından kurulan Besler Hukuk Bürosu; iş hukuku ve iş kazası avukatlığı başta olmak üzere, gayrimenkul avukatı, miras avukatı, boşanma avukatı olarak geniş bir hukuki yelpazede hizmet sunmaktadır.
Besler Hukuk Bürosu İstanbul’da faaliyetlerine başlamış, ilerleyen süreçte Türkiye’nin birçok farklı şehrinde müvekkillerine hizmetler sunmuştur. Merkezi İstanbul İli Kartal İlçesi’nde bulunan Besler Hukuk Bürosu, ülkemizin tamamında avukatlık faaliyetlerini sürdürmektedir.
Kıdem ve ihbar tazminatı, maaş alacakları, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, AGİ alacağı, eşit davranmama tazminatı, kötü niyet tazminatı, sendikal tazminat, mobbing nedeniyle manevi tazminat ve her türlü işçilik alacakları iş mahkemesi avukatlarımızca tahsil edilmektedir.
İşçi avukatlığı kapsamında sitemizde kıdem ve ihbartazminat hesaplamayapılabilmektedir. En güncel verilerle kıdem tazminatı tavanını aşmayacak şekilde alacağınızın hesaplanmasına yardımcı olunmaktadır. Brüt ücret tutarınızı girmenizle birlikte hak etmiş olduğunuz kıdem ve ihbar tazminatınız hesaplanmaktadır.
İş kazasıgeçirmiş olan müvekkillerimiz ve yakınlarına iş kazası avukatı olarak her türlü desteği sağlamaktayız. İş kazasının işveren tarafından SGK’ya bildirilmediği durumlarda, gerekli başvuruları yapmaktayız. Maluliyet oranının belirlenmesi ve iş göremezlik maaşının bağlanması için gerekli işlemleri takip etmekteyiz.
SGK tarafından kazanın iş kazası olarak kabul edilmediği hallerde, iş kazası tespit davası açmaktayız. İş kazası tazminatı davalarında müvekkillerimizi temsil etmekte, gerekli maddi ve manevi tazminat hesaplamalarını yaptırarak, tazminat almalarına yardımcı olmaktayız.
Gayrimenkul avukatlığı hizmetlerimiz kapsamındatapu iptal ve tescil davası, kamulaştırmasız el atma davası, arsa payı düzeltim davası, muhdesatın aidiyeti davası, ortaklığın giderilmesi davası ve taşınmaz mülkiyetine ilişkin tüm davalar tarafımızca takip edilmektedir.
Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi vb. sözleşmeler tarafımızca hazırlanmakta, kentsel dönüşüm için gerekli işlemler yapılmakta ve tüm süreç boyunca hukuki danışmanlık hizmetleri verilmektedir.
Mirastan mal kaçırmadurumlarının varlığı halinde, miras avukatı olarak tapu iptal ve tescil davası açmaktayız. Saklı payın ihlal edilmesi, mirasçılıktan çıkarma ve tenkis davaları gibi miras hukukuna ilişkin davalar da tarafımızca takip edilmektedir.
Vasiyetname, mirastan feragat sözleşmesi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi vb. ölüme bağlı tasarruflara ilişkin hukuki metinler tarafımızca düzenlenmekte, bahsi geçen işlemlere ilişkin hukuki sorularınız cevaplandırılmaktadır.
Boşanma avukatı olarak anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası tarafımızca takip edilmektedir. Katılma alacağı davası, nafakanın artırılması davası, velayetin değiştirilmesi davası gibi boşanmaya bağlı diğer davalarda da müvekkillerimizi temsil etmekteyiz.
Anlaşmalı boşanma protokolü, dava dilekçeleri ve gerekli her türlü evrak boşanma avukatlarımız tarafından hazırlanmaktadır. Müvekkillerimizin karşı tarafın hileli ve kötü niyetli işlemleri ile zarar görmemesi için gerekli yönlendirmeler yapılmaktadır.
Avukata sorsayfamız ileistinaf nedirvb. her türlü hukuki sorularınız avukatlarımız tarafından cevaplanmaktadır. Mesai saatleri içerisinde online avukatlarımız, avukata sormak istediğiniz her türlü sorunuzu yanıtlandıracaktır. Avukata soru sormak için avukata sor sayfamızın en altındaki formu doldurmanız yeterlidir. Sorunuzun cevabını yine avukata sor sayfasından görebilir, farklı bir sorunuz varsa avukatlarımıza iletebilirsiniz.
Sitemizi en iyi şekilde kullanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Sitemize giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılmaktasınız.