İnanç sözleşmesi yasalarımızda açık bir şekilde düzenlenmemiştir. Ancak uygulamada ve öğretide “sözleşme özgürlüğü” ilkesi kapsamında inanç sözleşmelerinin düzenlenebileceği kabul edilmiştir. Bu makalemizde inanç sözleşmesi hakkında müvekkillerimiz tarafından sıkça sorulan soruları cevaplandırmaya çalıştık. Sizde sormak istediğiniz soruları sayfanın en altından büromuza iletebilirsiniz.
İnanç Sözleşmesi Ne Demek?
İnanç sözleşmeleri; bir kişinin teminat oluşturmak veya başka bir amaçla mal veya hakkını başka bir kişiye devretmesi ve amaç gerçekleştiğinde iade almasını amaçlayan sözleşmelerdir. İnanç sözleşmesi ile teminat, muvazaalı işlem yapılmadan sağlanmış olur.
İnanç Sözleşmesi Şekil Şartına Tabi Midir?
İnanç sözleşmesi kural olarak herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Ancak, taşınmaz devri gibi yazılı şekil şartına tabi bir işlem hakkında inanç sözleşmesi yapılması halinde yazılı şekil şartına tabi olacaktır. Yargıtay kararlarında da inanç sözleşmelerinin yazılı şekil şartına tabi olduğu belirtilmiştir. Yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge bulunması halinde inanç sözleşmesinin tanık ve başkaca delillerle de ispat edilebileceği Yargıtay kararlarında ifade edilmektedir. Yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgeler iddia edilen vakıayı tam olarak ispatlayamamakla birlikte, iddiaların doğru olabileceğine ilişkin kanaat veren evraklardır. Bu nitelikte evrakların da bulunmaması halinde yemin, ikrar vb. kesin deliller dışında inanç sözleşmesinin ispatı mümkün olamamaktadır.
İnançlı İşlem Zamanaşımı Süresi Ne Kadar?
İnançlı işlemlere dayalı talepler genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi iade borcunun muaccel olduğu yani inanç sözleşmesine konu malın iadesinin gerektiği tarihte işlemeye başlar.
Kardeşler Arasında İnançlı İşlem Tanıkla İspatlanabilir Mi?
Kardeşler arasında inanç sözleşmesi yapılmasının önünde herhangi bir hukuki engel yoktur. Ancak ilişkinin ispatı açısından Yargıtay içtihatlarında yerleşmiş olan yazılı delil başlangıcı şartı kardeşler gibi yakın dereceli akrabalıklarda da aranmaktadır. Kardeşler ve yakın akrabalar arasındaki işlemler senetle ispat zorunluluğunun istisnasını oluşturmaktadır. Bu gerekçeyle birçok Yargıtay kararına karşı oy yazılarak kardeşler arasındaki inançlı işlemlerin tanıkla ispatlanabileceği belirtilmişse de çoğunluk üyeler tarafından bu görüş benimsenmemektedir. Bu nedenle kardeşler ve yakın akrabalara arasında yapılan inanç sözleşmelerinden doğacak uyuşmazlıklar için de ancak yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge bulunması halinde tanık ile ispat mümkündür.
İnanç Sözleşmesine Dayalı Tapu İptal Tescil Davasında Yetkili Mahkeme Hangisidir?
İnanç sözleşmelerine dayalı tapu iptal davası taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmalıdır.
İnançlı İşlem Ve Muvazaa Davaları Arasında Fark Var Mıdır?
İnanç sözleşmeleri kanunda açıkça düzenlenmediğinden tapuda inanç sözleşmesine dayalı olarak devir işlemi yapılamamaktadır. Bu nedenle inanç sözleşmeleri tapuda satış olarak gösterilmekte ve yapılan işlem muvazaa oluşturmaktadır. Açılan tapu iptal davasında inanç sözleşmesinin varlığının ispatlanması halinde görünürdeki satış işlemi muvazaalı olacağından, mirastan mal kaçırma davalarına benzer şekilde iptal gerekçesi muvazaaya dayanmaktadır.
İnanç Sözleşmesi Yargıtay Kararları
14. Hukuk Dairesi 2011/2131 E. 2011/4330 K. 04.04.2011 T.
“Yazılı bir inanç sözleşmesi bulunmadığı gibi, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir delil de yoktur. Bu tür davalarda taraflar kardeş olsalar da tanık dinlenemez. HUMK’nun 289. maddesi uyarınca “288. madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakatı halinde tanık dinlenebilir.”
Davacı dava dilekçesinde “her türlü kanuni delil”e dayanmış ancak 22.10.2008 tarihli delil listesinde yeminden bahsetmemiştir. Davacı davasını kanıtlayamadığından tapu iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmesi gerekir.”
1. Hukuk Dairesi 2016/12114 E. , 2019/4759 K. 23.09.2019 T.
“Somut olaya gelince, mahkemece her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı ile dava dışı … arasında imzalanan 01.10.2007 tarihli ” inanç sözleşmesi” başlıklı belgede imzası bulunan …’in davacı tanığı olarak dinlendiği, beyanında imzasını kabul ederek davacı ile aralarındaki işlemin inançlı işlem olduğu, herhangi bir bedel ödemediğini, amacının tamamen emanet alıp vermek olduğunu söylediğini dolayısıyla davacı ile dava dışı … arasında inançlı işlem olduğunda tereddüt olmayıp, …’den temlik alan dava dışı …’in davacının oğlu, …’den temlik alan dava dışı …’nın davacı ve davalının yeğeni, …’dan temlik alan davalı …’in ise davacının kardeşi olduğu anlaşılmakla; davalının inançlı işlemi bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğu ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanmayacağı açıktır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.”
4. Hukuk Dairesi 2021/15002 E. , 2021/7594 K. 26/10/2021 T.
“Dava konusu taşınmaz 18.02.2014 tarihinde davalı borçlu tarafından davalı üçüncü kişi …’a satmıştır. Davalı … taşınmazın öncesinde kendisine ait olduğunu, amcasının oğlu …’ın paraya ihtiyacı nedeni ile borçluya 30.04.2008 tarihinde satış gösterilerek, bankadan kredi çekildiğini kredi borcu bittiğinde taşınmazı yeniden 14.02.1018 devir aldığını belirterek, 30.04.2008 tarihli yazılı inanç sözleşmesi sunmuştur. İnanç sözleşmesinin geçerli olması için yazılı olması yeterli olup resmi şekilde yapılmasına gerek yoktur . Yazılı belgeyi destekleyici nitelikte 01.05.2008 tarihinde Yapı ve Kredi Bankasından kredi çekilerek, taşınmaz üzerine ipotek konulduğu, borçluya ait banka kayıtlarından, çekilen kredinin davalı …’a teslim edildiği ve kredi borcunun üçüncü kişinin yakını …’a ait şirket tarafından düzenli olarak borçlu hesabına gönderilmek sureti ile kredi borcunun kapatıldığı, belgelenmiştir. Bu yazılı yan delillerle ile inanç sözleşmesinin üçüncü kişiler yönünden de bağlayıcı olmasını gerektiren ispat koşulları sağlanmıştır.
Bu halde, davalı …’a yapılan devrin mal kaçırma amacı ile olmadığı sabit olduğundan, davanın bu davalı yönünden reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
1. Hukuk Dairesi 2021/8202 E. , 2022/3242 K. 19/04/2022 T.
“3 parsel sayılı taşınmaz bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, 4 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise davacının inançlı işlem iddiasını 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delille ispatlayamadığı; ayrıca kamu düzenine ilişkin olmayan ve istinaf edilmeyen vekalet ücreti hususunun temyize de getirilemeyeceği gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.”
1. Hukuk Dairesi 2021/10653 E. , 2022/2378 K. 23/03/2022 T.
“Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince davanın hukuki sebebi yolsuz tescil nedeniyle hukuki işlemin geçersizliği olarak nitelenmiş ise de; iddianın ileri sürülüş biçimi, taraf anlatımları ve dosya kapsamı itibariyle dava, inançlı işlem ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, inançlı işleme ilişkin yazılı delil ya da delil başlangıcı sunmadığı gibi dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmadığı gözetildiğinde, davacının iddiasını ispat edemediği açıktır.”
7. Hukuk Dairesi 2021/2241 E. , 2022/1107 K. 16/02/2022 T.
“Somut olaya gelince; mahkemece, bankadan gönderilen dekont yazılı delil başlangıcı kabul edilmiş, iddianın ispatı için aranan sözleşme olmadığı halde tanık dinlenmek suretiyle dava kabul edilmiştir. Ne var ki, yukarıda da belirtildiği üzere bir belgenin yazılı delil başlangıcı kabul edilebilmesi için o belgenin üçüncü bir kişi tarafından değil, hasım elinden çıkması (eli mahsulü olması) zorunludur. Dolayısıyla, banka dekontlarının yazılı delil başlangıcı olarak kabulüne olanak yoktur. Bunun sonucu olarak da tanık sözlerine başvurularak davanın çözümü yoluna gidilemez.
Ancak; davacı, dava dilekçesinde ve delil listesinde yemin deliline de dayanmıştır. Öncelikle davacıya bu hakkı hatırlatılmalı, inançlı işlemin bir tarafı olan davalıya yönelteceği yemine göre inançlı işlemin var olup olmadığı hususu üzerinde durulmalıdır.”
1. Hukuk Dairesi 2021/2530 E. , 2022/1236 K. 16/02/2022 T.
“Vekaletname ile azilnamenin delil başlangıcı niteliğinde olmadığı, dosya kapsamında yazılı delil veya delil başlangıcı niteliğinde bir belge bulunmadığı, bu nedenlerle inançlı işlem iddiasının ispatı için tanık dinlenemeyeceği gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.”
İnanç sözleşmesi ile alakalı sormak istediğiniz soruları aşağıdan büromuza iletebilirsiniz.