HAKSIZ REKABET NEDİR?

Haksız Rekabet Şartları

Haksız rekabet, ticari hayat içerisinde bulunan dürüstlük kurallarına ve hukuka aykırı davranışlarda bulunulmasıdır. Ticari hayatın içerisinde bulunanlar sadece rakip firmalar olarak anlaşılmamalıdır. Kanunun yapmış olduğu tanıma dayanarak haksız rekabet fiilinden dolayı taraf olabilecekler arasında tüketiciler ve kamu da bulunmaktadır. Kurumsal yönetim ile ilgili bilgi almak için bu konudaki makalemizi inceleyebilirsiniz.

Haksız Rekabet Şartları Nelerdir?

TTK 54.2’de belirtildiği üzere rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırılık oluşturan davranış ve ticari uygulamalarda bulunmak haksız rekabete konu fiilinin oluşması için şart olarak aranmıştır. Fiilin oluşumu için kusurlu bir harekette bulunmak şart değildir. Kusurun önemi bu fiil sonucu açılacak davalar bakımından önem taşımaktadır.

Başlıca Haksız Rekabet Halleri

Haksız rekabet halleri Türk Ticaret Kanunu’nun 55. Maddesinde örnekseme yoluyla sayılmıştır. Dolayısıyla maddede geçen fiillerden başkaca bir fiil ile de işlenmesi mümkündür. Başlıca haksız rekabet halleri şunlardır:

  • Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleriyle diğer hukuka aykırı davranışlar
  • Paye, diploma veya ödül almadığı halde bunlara sahipmiş gibi hareket etmek ve bu sıfatla karşı tarafla işlemlerde bulunmak
  • Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açacak hareketlerde bulunmak
  • Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek
  • Bir kişinin işçilerini veya yardımcılarını üretim veya iş sırlarını ifşa etmeye yöneltmek
  • Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma
  • Kendisine emanet edilmiş iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma
  • Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek
  • İş şartlarına uymamak
  • Dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartları kullanmak

Haksız Rekabet Davaları Nelerdir?

Haksız rekabet fiilinin gerçekleştirilmesi sonucu haksız rekabete uğrayan kişilerin açabileceği hukuk davaları Türk Ticaret Kanunu 56.1’de düzenlenmiştir. Bu davalar şunlardır:

  • Tespit Davası: Tespit davası, davalı kişinin gerçekleştirmiş olduğu davranışın haksız rekabet teşkil edip etmediğinin mahkemece tespitini sağlar. Bu dava daha çok haksız rekabetin önlenmesine dahi gerek olmayan durumlar için açılır.
  • Men Davası: Men davası, haksız rekabet fiili devam ediyorsa veya fiil sona ermekle birlikte tekrarlanma tehlikesi bulunuyorsa açılmalıdır. Men davasında davacının amacı haksız rekabet oluşturan fiilin sona erdirilmesidir.
  • Haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması davası: Bu davanın amacı, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılması ve haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla işlenmiş ise bu beyanların düzeltilmesini ve haksızlığın önlenmesi için kaçınılmaz ise ilgili malların ve araçların imhasını kapsar. Örneğin kendisine ait olmayan bir marka ismini veya logosunu ürünlerinin üstüne basarak satışa sunan kişinin ilgili ürünlerinin imhası haksız rekabetin önlenmesi için kaçınılmazdır.
  • Tazminat Davası: Tazminat davası, davalı tarafın kusurunun bulunması halinde açılabilir. Maddi ve manevi tazminat olmak üzere ikiye ayrılır. Manevi tazminat davasında hâkim belirli bir tazminatın ödenmesine hükmedebileceği gibi fiilin kınanmasına da karar verebilir. Maddi tazminat davasında ise davacı uğramış olduğu zararın giderilmesini isteyebilir.

Yukarıda açıklanan davlarda davayı kazanan tarafın istemi üzerine kesinleşen mahkeme kararı giderleri kaybeden tarafa ait olmak kaydıyla ilân edilebilir. Mahkeme kendiliğinden hükmün ilânına karar veremez. İlânın şekil ve kapsamı mahkemenin takdir alanı içerisindedir.

Haksız Rekabet Davalarını Kimler Açabilir?

Davacı sıfatına sahip olabilecek olan kişiler şunlardır:

  • Zarar gören veya zarar görme tehlikesine maruz kalan kimseler: Bu sıfata sahip olan kimseler genellikle haksız rekabet fiilini işleyen kişi veya kurumun rakipleridir. Ancak rekabet ilişkisinin bulunmadığı hallerde dahi kişilerin bu sıfata sahip olması mümkündür. Çünkü önemli olan rekabet ilişkisinin bulunması değildir. Önemli olan haksız rekabete uğrayan kişinin ekonomik menfaatlerinin zarar görüp görmediğidir.
  • Müşteriler: Haksız rekabete konu olan fiil yüzünden ekonomik çıkarları zarar gören veya zarar görme tehlikesi altında olan müşteriler de tespit, men, haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ve tazminat davası açma hakkına sahiptir.
  • Mesleki ve ekonomik birlikler, tüketicilerin ekonomik çıkarlarını koruyan kuruluşlar, kamusal nitelikli kurumlar: Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik çıkarlarını korumaya yetkili bulunan diğer ekonomik birlikler de tazminat davası dışında sayılan diğer davaları açmaya yetkilidirler. Dernek ve vakıflarda bu kapsamda dava açmaya yetkilidirler.

Haksız rekabet fiilinden dolayı davacı sıfatına sahip olan kimselerin dava haklarını bu hakkın doğduğunu öğrendikleri günden itibaren bir ve her halde hakkın doğumundan itibaren üç yıl içerisinde kullanmaları gerekir. Zaman aşımı, fiil birden çok kez işlendi ise son işlenme tarihinden itibaren işlemeye başlar.

Haksız Rekabet ile İlgili Yargıtay Kararları

Karar 1:

“Davacı vekili, müvekkilinin Alanya’da 1967 yılından beri turizm sektöründe faaliyette bulunduğunu, 46 yılı aşkın zamandır “Panorama Hotel” markası ile hizmet sunduğunu, müvekkiline ait ”Panorama Hotel” markasının tescilli olduğunu, davalının ise kötü niyetli olarak ”Thepanoramahill” markasını aynı hizmetlerde 2011 yılında tescil ettirdiğini, iltibas halinin doğduğunu, davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek davalı şirket adına tescilli 2011/109700 sayılı “THEPANORAMAHİLL” ibareli markanın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine karar Dairemizce bozulmuştur.
Bu kez, davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.” Yargıtay 11. Hukuk D. 2018/987 E. 2019/5645 K.

Karar 2:

“Davacı vekili, müvekkilinin 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası maçlarının yayın hakkını UEFA’dan satın aldığını, buna göre müvekkilinin Avrupa Futbol Müsabakalarının Türkiye’de televizyondan yayın hakları hususunda münhasıran yetkili kılındığını, FSEK 80. maddesi uyarınca yayının mali hakları üzerinde bağlantılı hak sahibi olduğunu, davalı şirketin ise iki ayrı televizyon kanalında izinsiz olarak 21.06.2008 tarihindeki ana haber bülteninde Türkiye-Hırvatistan çeyrek final futbol maçına ait görüntüleri yayınladığını, Türkiye-Hırvatistan çeyrek final maçının ülkemizde Avrupa Şampiyonası maçları içerisinde en çok izlenen maçlardan biri olduğunu, davalının hukuka aykırı eyleminin TTK’nın 56. maddesine göre haksız rekabet oluşturduğunu, davalı tarafından yayın için müvekkiline 24.000 USD ödendiğini, oysa rayiç bedelin 150.000 USD olduğunu ileri sürerek, şimdilik 45.000 USD’nin temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, 45.000 USD’nin davalıdan tahsiline dair verilen kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.” Yargıtay 11. Hukuk D. 2018/530 E. 2019/5084 K.

 Karar 3:

“Davacı vekili; müvekkilinin “POLY-N” markasının sahibi olduğunu, “NZN” markasında da münhasır lisansla hak sahibi olduğunu, davalının haksız olarak bu markaları birleştirerek “POLY-NZN” şeklinde ürünlerinde kullandığını, davalının bu eyleminin haksız rekabet ve markaya tecavüzü olduğunu ileri sürerek haksız rekabetin tespitini ve önlenmesini, tecavüze konu ürünlerin toplanmasını, imha edilmesini, internetteki tecavüzlü kullanımın kaldırılmasını, 10.000 TL manevi tazminatın tahsilini ve kararın ilanını talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.”

Yargıtay 11. Hukuk D. 2017/5396 E. 2019/5012 K.

KONKORDATO NEDİR?

konkordato nedir

 

Konkordato nedir, türleri nelerdir? Adi konkordato nedir, başvurma prosedürü nedir, süreç nasıl işlemektedir? Bu sorularınıza ve konkordatoya ilişkin birçok sorunuza bu makalemizde yanıt bulabilirsiniz. Konuya ilişkin tüm sorularınızı sayfanın en alt kısmındaki formu doldurmak suretiyle bizlere iletebilirsiniz.

Konkordato Ne Demek?

Kısaca; borçlunun mahkeme denetimi altında alacaklılar ile anlaşması durumuna konkordato ismi verilmektedir. Bu anlaşmanın içeriği iki şekilde olabilmektedir. Öncelikle borcun belirli bir oranının ödenmesi ile borcun sona ermesi şeklinde tarafların anlaşması mümkündür. Bununla birlikte borcun vadelere bölünerek ödenmesi halinde borçlunun borcundan kurtulacağı hususunda anlaşılabilir. Ayrıca konkordato terimi, literatürde borç anlaşması veya iflas anlaşması olarak da ifade edilmektedir. Konkordato hem adi borçluların hem de iflasa tabi borçluların yararlanabileceği hukuki bir yoldur.

Konkordato hem borçlu hem alacaklının menfaatleri düşünülerek düzenlenmiş bir hukuki yoldur. İki taraf da kendince fedakarlıklarda bulunarak sulh yoluna giderler. Borçlu olan biri hayatın olağan akışı dolayısıyla borcunu ödemek istemesine rağmen ödeyemeyebilir. Bunun yanında tüm borçlarını vadesinde ödemesi durumunda borçlunun ekonomik geleceği büyük zararlar görebilir. Ayrıca böyle bir durumda alacaklı taraf konumunda olan kişiler de alacaklarını tam veya kısmen alamayabilirler. Özellikle birden fazla alacaklının var olduğu durumlarda bazıları alacaklarını tahsil edebilirken bazıları edemeyebilir. Konkordatonun amacı, tarafları sulh yoluna iterek bu tür zararların meydana gelmesini engellemektir.

Konkordato, icra takibi tarzında bir takip yolu değildir. Nitekim alacaklıların borçluyu takip etmesini öngören bir yol değildir. Tam aksine borçlunun olası icra takiplerinden kaçınmasına ve iflasın önüne geçilmesine yarayan bir prosedürdür.

Konkordato Türleri Nelerdir?

Konkordato türlerini, yapılış biçimine ve yapılış zamanına göre iki ana başlıkta toparlayabiliriz. Yapılış zamanına göre konkordato türleri; iflas dışı konkordato, iflas içi konkordato ve malvarlığının terki suretiyle konkordatodur. Yapılış biçimine göre konkordato türleri ise; tenzilat konkordatosu, vade konkordatosu ve karma konkordato şeklindedir.

A) Yapılış Zamanına Göre Konkordatolar:

1 – İflas Dışı Konkordato: İflastan önce borçlunun teklif etmesi ile gündeme gelmektedir. İflasa tabi şahıslardan ise borçlu, iflas öncesinde konkordato teklifinde bulunabilir. Bu teklif alacaklılar tarafından kabul edilir ve mahkemece de tasdik edilirse borçlu iflas etmekten kurtulur.

2- İflas İçi Konkordato: Burada hakkında iflas kararı verilmiş borçlu söz konusudur. Burada borçlu müflis sıfatından kurtulmayı ve borçlarının yeniden yapılandırılmasını amaçlamaktadır. İflas içi konkordato, mahkemece tasdik edilirse, iflasın tüm hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaktadır. Müflis, bu yola ancak iflasın açılmasından paraların kesin dağıtılmasına kadar geçen süreç içerisinde başvurabilir.

3 – Malvarlığının Terki Sureti ile Konkordato: Bu tür konkordatoda borçlu, malvarlığını alacaklılar üzerine geçirmektedir. Bu şekilde borçlu borcundan ve ileride karşısına çıkabilecek olan iflas sonucundan kurtulmaktadır. Alacaklılar, kontrolleri altındaki malvarlıklarını kanunda düzenlenen usuller çerçevesinde paraya çevirirler. Elde edilen paradan alacaklarını tahsil ederek böylelikle alacaklılar.

B) Yapılış Biçimine Göre Konkordatolar:

1 – Tenzilat Konkordatosu: İmtiyazsız alacak sahipleri kanundaki usuller çerçevesinde, alacaklarının belirli bir yüzdesinden feragat etmektedirler. Bu sebeple yüzde konkordatosu adı ile de anılmaktadır. Borçlu, feragat edilen oran dışındaki alacakları ödemesi suretiyle borcundan kurtulmuş olur.

2 – Vade Konkordatosu: Alacaklı tarafından, alacak miktarında herhangi bir feragatte bulunulmaksızın, borçluya borcunun tamamını ödemesi noktasında vade tanınır. İİK m. 305 gereğince, borçlunun mevcudu doğrultusunda hareket edilmelidir. Dolayısıyla bu şekilde vade tanınması ile borcun tamamının ödenmesi söz konusu ise artık yüzde konkordatosu gündeme gelmeyecektir.

3 – Karma Konkordato: Burada borçlunun çok ağır ekonomik zorluklarla karşı karşıya olması gerekmektedir. Burada ödeme teklifi, hem yüzde hem de vade konkordatosunu içermektedir. Yani alacaklı, hem alacak miktarının belli bir oranından vazgeçmekte hem de kalan kısım için borçluya vade tanımaktadır.

Adi Konkordato Nedir?

Adi konkordato, iflas kararı verilmede önce başvurulan konkordato prosedürüdür ve iflas dışı konkordatonun bir diğer adıdır.

Bilindiği üzere hukuki olarak herkes iflasa tabi değildir fakat gerçek veya tüzel kişi olduğuna ve tacir olduğuna bakılmaksızın herkes konkordatoya başvurabilmektedir. İflasa tabi olmayan kişiler haklarında iflas kararı verilemeyeceği için yalnızca adi konkordatoya başvurabilirler. Ancak iflasa tabi olmayan kişilerin konkordato prosedürüne başvurması uygulamada çok sık karşılaşılan bir durum değildir. Genellikle iflasa tabi kişiler iflastan kurtulmak maksadıyla yani iflas kararı verilmemesi için adi konkordatoya başvurmaktadır. Bu nedenden ötürü iflas önleyici konkordato olarak da bilinmektedir.

Adi Konkordatoda Görevli ve Yetkili Mahkeme

Bu prosedüre başvurmak isteyen borçlu, iflasa tabi kişilerdense muamele merkezinin yani ticari faaliyetlerin yürütüldüğü yer Asliye Ticaret Mahkemesi yetkili ve görevli mahkemedir. Borçlu iflasa tabi kişilerden değilse, yerleşim yeri Asliye Ticaret Mahkemesi yetkili ve görevli mahkemedir. Eğer ki yer bakımından yetkili alanda Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmuyorsa, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Kimler Konkordato Yoluna Başvurabilir?

İcra ve İflas Kanunu, konkordatoya başvurabilecek kişiler bakımından 285. maddesinde düzenleme yapmıştır. İlgili hükümde bulunan herhangi bir borçlu ifadesinden de anlaşılacağı üzere; borçlu taraf olarak tüzel kişiler veya tacir olup olmadığına bakılmaksızın tüm gerçek kişiler bu prosedüre başvurabilir. Fakat alacaklı taraf, konkordato yoluna başvuracaksa; borçlu taraf mutlaka iflasa tabi kişilerden olmalıdır. Yani alacaklılar, iflasa tabi olmayan borçlular yönünden konkordato talebinde bulunamazlar.

Konkordatoya Başvurmanın Şartları Nelerdir?

Vadesi geldiği halde borçlarını ödeyemeyen veya borcunu vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçlu konkordatoya başvurabilir. Konkordatoya başvurmak için kesin bir acizlik halinin bulunması gerekmemektedir. Nitekim aciz hali sürekli yoksunluk anlamına gelirken, konkordatoya başvurmak için geçici bir yoksunluğun bulunması yeterlidir. Zaten sürekli bir yoksunluk hali söz konusu ise aşağıda detayları verilen ön proje ve ödeme planının hazırlanması mümkün olamayacaktır. Geçici bir nakit sıkıntısında olan borçlu, kendisine uygun bir süre verilmesi veya borcun taksitlere bölünmesi halinde borcunu ödeyebileceğini bildirerek konkordato başvurusunda bulunabilecektir.

Ayrıca rehinli alacaklar bakımından bir istisna getirilmiştir. Rehinli alacak söz konusu ise borçlunun başvurusunun yanında rehinli alacaklıların da kabulü aranmaktadır.

Konkordato Süreci Nasıl İşler?

1850 tarihinden beri  Türk hukuk literatüründe var olan konkordato hakkında, iflas erteleme kurumunun işlevsiz kalması sebebiyle 2018 yılında önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerle iflas erteleme kurumu tamamen kaldırılmıştır. Çevresel ya da içsel nedenlerle kötü niyet gütmeyerek işleri bozulan ve borçlarını ödeyemeyecek duruma gelen iş insanlarını korumaya yönelik olan konkordato süreci şu şekildedir:

  1. Danışan firma ile gizlilik sözleşmesi hazırlanır.
  2. Konkordato talep edilecek firma için durum analizini içeren ön konkordato projesi tasarlanır.
  3. Hazırlanan bu proje, mal varlığı beyanları ve alacaklara dair tablo ile  yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunulur.
  4. Mahkeme, 3 ay geçici mühlet verir ve geçici Konkordato Komiseri atar.
  5. Komiser tarafından geçici mühlet içinde firmaya ilişkin rapor hazırlanır.
  6. Yetkili mahkeme, hazırlanan rapora ilişkin olarak 1 yıllık kesin mühlet kararı verebilir.
  7. Kesin mühlet kararıyla alacaklılar kurulu oluşturulur.

Yetkili mahkemenin raporları tasdik etmesi halinde konkordato ilan edilir. Mahkemece bu raporların tasdik edilmemesi halinde ise iflas söz konusu olur.

Konkordatoya Başvuru Sırasında Dilekçeye Eklenecek Belgeler Nelerdir?

Konkordato talebi mahkemeye sunulacak dilekçe ile yapılmaktadır ve bu dilekçeye eklenmesi gereken bazı belge ve mali tablolar bulunmaktadır. İlgili belge ve mali tablolar, İİK m. 286’da belirtilmiştir. Bu dilekçe ve ekleriyle birlikte mahkemeden konkordato mühleti talep edilecektir.

Mahkemeye sunulması gereken ilk belge ön proje yani konkordato teklifidir. Borçlu malvarlığının durumunu gösteren belgeleri de mahkemeye ibraz etmelidir. Ayrıca borçlu defter tutmaya mecbur kişilerden ise kanunda belirtilen belge ve defterleri de mahkemeye sunmalıdır. Talebe eklenmesi gereken bir diğer belge ise, alacaklıların kimler olduğu, alacaklıların toplam alacak miktarlarını ve alacaklı imtiyazlı ise imtiyaz durumunu gösteren tablodur.

Dilekçeye eklenecek diğer bir husus ise, borçlunun iflas etmesi halinde alacaklıların eline geçmesi düşünülen tutar ile konkordato teklifine yani ön projeye göre ellerine geçmesi düşünülen tutarın karşılaştırılmasını içeren tablodur. Borçlu ek olarak ön projesinde yer alan teklifin gerçekleşeceği konusunda güvence veren denetim raporu ile dayanaklarını da dilekçeye eklemelidir. Söz konusu denetim raporunu verecek kurumun hangi şartları taşıması gerektiği mevzuatımızda belirtilmiştir. Bu denetim raporu, küçük işletmeler için zorunlu değildir.

Dilekçeye eklenmesi gereken belgeler yalnızca İcra İflas Kanununda belirtilmemiştir. Borçlu ayrıca Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan yönetmelik hükümlerine de uymalı ve yönetmelikte belirtilen belgeleri mahkemeye ibraz etmelidir. Borçlu, başvuru dilekçesinde sunulan ekler dışında, konkordato prosedürü işlemeye devam ederken mahkeme veya konkordato komiseri tarafından istenen diğer belgeleri de sunmak zorundadır.

Sunulacak belgelerdeki mali raporlar, başvuru tarihinden önce en fazla 45 gün öncesine ait olmalıdır. Önemli bir husustur. Aksi takdirde sunduğunuz mali raporlar dikkate alınmayacaktır.

Başvurunun Değerlendirilmesi ve Geçici Mühlet Kararı

Başvuru talebinde, mevzuat gereği istenen belge ve kayıtların eksiksiz bulunması halinde mahkeme derhal geçici mühlet kararı vermektedir. Mahkemenin başvuruyu incelemesi yalnızca şekli bir incelemeden ibarettir ve belgelerin eksik olup olmadığına ilişkindir.

Geçici mühlet kararı 3 aylık süre için verilir ve bu süre dolmadan talep üzerine 2 ay daha uzatılabilir. Talebi borçlu yapabileceği gibi geçici komiser de yapabilir. Talebi borçlu yapması halinde geçici komiserin konu ile ilgili fikri alınır. Geçici mühlet süresi, her hâlükârda 5 ayı geçemez.

Konkordato İlan Etmek Nasıl Olur?

Konkordato başvurusunun kabulü ve beraberinde verilen geçici mühlet kararı, ticaret sicili gazetesinde ve Basın İlan Kurumu’na ait resmi ilan sitesinde ilan edilmektedir. Söz konusu ilanlar, başvurudan alacaklıların haberdar olmasını amaçlamaktadır.

Alacaklılar, geçici mühlet talebinin kabulü ve geçici mühletin uzatılmasına ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvuramazlar. Ancak buna ilişkin kararı veren mahkemeye itiraz edebilirler. İtiraz süresi ilan tarihinden itibaren başlar ve 7 gündür. Alacaklıların itiraz konusu ise, geçici mühlet kararının borçlunun mali durumunu iyileştirmesine katkı sağlamayacağı, konkordatonun başarılı olamayacağı, mevzuat gereği verilmesi gereken belgelerin verilmediği veya verilen belgelerin gerçeğe uygun olmadığı şeklinde olabilir.

Konkordato Başvurusu Kabul Edilirse Ne Olur?

Başvurunun kabulü ile geçici mühlet kararı verilmiş olacaktır. Geçici mühlet kararının en önemli sonuçlarından birisi, borçluya karşı başlatılan icra takiplerinin durması ve hakkında yeni takip başlatılamamasıdır. Buna karşın sehven takip açılırsa hakkınızda, ödeme emrine itiraz etmek suretiyle, takibin iptalini veya durmasını sağlayabilirsiniz. Takip yasağının bazı istisnaları bulunmaktadır. Bunlar; konusu rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip, işçi ve nafaka alacaklarıdır. Bu istisnalardan biri olan rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takipte söz konusu rehinli mal muhafaza altına alınamayacağı gibi satış işlemine de konu olamayacaktır.

Eğer ki konkordato ilan etmiş olan bir iş yerinden haksız olarak çıkarıldığınızı düşünüyorsanız; sitemizde bulunan işçi hakları konulu makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.

Geçici mühlet kararı ile birlikte mahkeme tarafından borçlunun malvarlığının korunması için gerekli görülen tüm tedbirler alınabilir. Bu durum borçlunun alacaklılara zarar verici işlemler yapmasını engellemeyi de kapsar. Söz konusu tedbir, HMK hükümlerine göre verilen ihtiyati tedbir niteliğinde değildir. İhtiyati haciz gibi takip hukukuna özgü geçici bir hukuki korumadır.

Konkordato Komiserliği Nedir?

Mahkeme tarafından kesin mühlet kararı verildikten sonra; dosya denetim amaçlı olarak bir kişiye verilir. İşte dosyanın teslim edildiği bu kişiye konkordato komiseri denir. Komiser, kesin mühlet içerisinde, mahkemece tasdikin gerçekleşebilmesi için gerekli işlemleri tamamlar. Buna müteakip olarak, karar verilmek üzere, dosyayı düzenlediği rapor eşliğinde mahkemeye iade eder. Komiserin, yapmış olduğu işlemlere ilişkin şikayetler, ilgili Asliye Ticaret Mahkemesine yapılır. Bu şikayetler, mahkeme tarafından kesin olarak karara bağlanır. Komiserin yapmakla yükümlü olduğu görevleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Konkordato projesinin tamamlanmasına katkıda bulunmak.
  • Borçlunun faaliyetlerini gözetim altında tutmak.
  • Kanun tarafından kendisine verilen görevleri ifa etmek.
  • Mahkemenin istediği hususlarda ve verdiği süreler içerisinde ara raporlar sunmak.
  • Alacaklılar kurulunu, sürecin seyri hakkında belirli aralıklarla bilgilendirmek.
  • Talepte bulunulması halinde, diğer alacaklılara konkordatonun seyri ve borçlunun güncel mali durumu hakkında bilgi vermek.
  • Mahkeme tarafından verilen diğer iş ve işlemleri yerine getirmek.
Geçici Konkordato Komiseri Nedir?

Burada geçici mühlet kararı ile birlikte mahkeme tarafından ayrıca geçici komiser veya komiserler de atanacaktır. Geçici komiserin temel amacı, konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalini ve ön projenin gerçekleşme ihtimalinin yani hayata geçirilebilir olup olmadığının tespitidir.

Konkordatoya ilişkin prosedürün, görüldüğü üzere, sadece başvuru aşaması bile içerisinde bir çok detayı barındıran ve uzmanlık isteyen bir konudur. Makalemizde cevabını bulamadığınız, konuyla ilgili tüm sorularınızı aşağıdaki kısımdan bizlere sorabilirsiniz.