TENKİS DAVASI

Saklı pay

 

Miras bırakanın tasarruf yetkisini aşarak saklı pay sahibi mirasçılarının haklarını ihlal edilmesi sonucunda tenkis davası açılır. Bu dava ile mirasbırakanın tasarruflarının yasal sınırlarına geri çevrilmesi amaçlanmaktadır. Miras hukuku alanında genel bilgi almak ve hizmetlerimizden faydalanmak için Miras Avukatı sayfamızı inceleyebilirsiniz.

Saklı Pay Sahibi Mirasçılar ve Pay Oranları

Saklı pay sahibi mirasçılar Medeni Kanunumuzda sayılmıştır. Buna göre saklı pay sahibi mirasçılar şu şekildedir;

  • Mirasbırakanın alt soyu (çocukları, torunları, evlatlıkları ve onların çocukları)
  • Mirasbırakanın anne ve babası
  • Mirasbırakanın eşi.

Saklı pay oranları ise şöyledir;

  • Altsoy için yasal miras payının yarısı,
  •  Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
  • Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü.

Mirasbırakan tarafından gerçekleştirilecek olan tasarrufların yukarıdaki saklı pay oranlarına uygun olarak yapılmalıdır. Saklı pay oranlarına itibar edilmeksizin yapılan tasarruflara ilişkin tenkis davası açılmalıdır.

Tenkis Davası Tarafları

Tenkis davası ancak mirasbırakan öldükten sonra açılabilmektedir. Tenkis davası, saklı pay sahibi mirasçılar tarafından açılabilmektedir ancak saklı pay sahipleri tarafından tenkis davası açılmaması halinde bunların alacaklıları, iflas etmiş ise iflas masası tarafından tenkis davası açılabilir.

Tenkis davası, miras bırakanın saklı pay oranlarını dikkate almaksızın yapmış olduğu tasarruflar neticesinde kazanım sağlayan kişilere karşı açılır. Kazanım sağlayan kişilerin ölmesi halinde mirasçılarına karşı da açılabilir. Ayrıca tenkis davasının neticelerinden kaçınmak maksadıyla kazanım sağlayan kişi tarafından muvazaalı işlemle kazanımın üçüncü kişilere devredilmesi halinde onlara karşı da söz konusu dava açılabilir.

Tenkis Davası Yetkili Mahkeme ve Dava Açma Süresi

Söz konusu davada görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi, yetkili mahkeme ise mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.

Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.

Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar. Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.

Tenkise Tabi Olacak Kazandırmalar

Tenkis, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasçı atanması yoluyla veya diğer bir ölüme bağlı tasarrufla elde edilen kazandırmaların tamamında, orantılı olarak yapılır. Ölüme bağlı tasarrufla kazandırma elde eden kimse, bazı vasiyetleri yerine getirmekle
yükümlü kılınmışsa, kazandırmanın tenkise tâbi tutulması hâlinde, bu kimse mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça vasiyet borçlarının da aynı oranda tenkis edilmesini isteyebilir.

Bölünmez mal vasiyetinde; değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa, vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir. tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.Bu kurallar, sağlararası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır.

Sağlararası Kazandırmalar

Sağlararası kazandırmalardan olan şu kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir:

  • Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar,geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
  • Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
  • Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
  • Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.

Kendisine tenkise tâbi bir kazandırma yapılmış olan kimse iyiniyetli ise, sadece mirasın geçmesi anında kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür; iyiniyetli değilse,iyiniyetli olmayan zilyedin geri verme borcuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olur. Miras sözleşmesiyle elde ettiği kazandırma tenkise tâbi tutulan kimse, bu kazandırma için mirasbırakana verdiği karşılığın tenkis oranında geri verilmesini isteyebilir.

Mirasbırakanın kendi ölümünde ödenmek üzere üçüncü kişi lehine hayat sigortası yaptığı veya böyle bir kişiyi lehdar olarak sonra belirlediği ya da sigortacıya karşı olan istem hakkını sağlararası veya ölüme bağlı tasarrufla karşılıksız olarak üçüncü kişiye devrettiği hâllerde, sigorta alacağının mirasbırakanın ölümü zamanındaki satınalma değeri tenkise tâbi olur.

Mirasbırakan, tahmin edilen devam sürelerine göre sermayeye çevrilmeleri hâlinde tasarruf edilebilir kısmı aşan intifa hakkı veya irat borcu ile terekesini yükümlü kılarsa, mirasçıları, intifa hakkının veya irat borcunun tenkisini ya da tasarruf edilebilir kısmı vererek bu yükümlülüğün kaldırılmasını isteyebilirler. Mirası artmirasçıya geçirme yükümlülüğü ile saklı payı zedelenen mirasçı, aşan kısmın tenkisini isteyebilir.

Tenkiste Sıra

Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır.

Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlararası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir.

Tenkis davası, özellikle saklı pay sahibi mirasçılar için çok önemlidir. Bu dava yoluyla saklı pay sahibi mirasçılar yasal olarak kendilerinin sahip olduğu oranlarda mirastan paylarını alabilirler. Söz konusu davanın alanında uzman bir avukat tarafından temsil olunması faydanıza olacaktır.

TEHDİT NEDİR?

tehdit suçu

 

Tehdit suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 106.maddesinde Hürriyet Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Tehdit suçu, bir kişiye, o kişinin yakınlarına yahut malvarlığına büyük bir zarar verileceğine ilişkin bildirimde bulunulmasıdır. Bildirimin yapılış şeklinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Bu bildirim yazıyla, sözle veya davranışla gerçekleştirilebilir.

Tehdit Suçu Unsurları ve Hukuki Niteliği

Fail tarafından mağdura haksız ve hukuka aykırı bir zarar verileceğine ilişkin bildirim yapılmalıdır. Bu bildirim geleceğe yönelik olmalıdır. Tehdit ancak kast ile işlenebilen bir suçtur ancak olası kast ile de işlenmesi mümkündür. Gelecekte uğratılacağı iddia edilen zarar gerçekleştirilebilir olmalıdır aksi halde tehdit edilen kişi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacağından suç oluşmamaktadır. Verilecek olan zararın, fail tarafından gerçekleştirilebileceği bildirilebileceği gibi üçüncü kişi tarafından gerçekleştirileceği bildirilmesi halinde de tehdit suçu oluşmaktadır. Her bir olayda tehdit suçunun oluşup oluşmadığı olayın kendi içerisindeki dinamiklere göre değerlendirilmelidir.

Tehdit suçu tehlike suçu niteliğindedir. Tehdidin içeriğinin gerçekleşip gerçekleşmemesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Suçun mağduru ancak gerçek kişi olabilmektedir.

Tehdit Suçu Cezası

Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

Tehdidin; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, işlenmesi halinde, faile iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

Tehditle birlikte kasten öldürme, kasten yaralama, hakaret suçu veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

Tehdit Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı Süresi

Tehdit suçunun basit şekli olan malvarlığına yönelik olan hali şikayete tabidir ancak tehdit suçunun diğer halleri şikayete tabi değildir. Şikayet süresi ise 6 aydır. Dava zamanaşımı süresi ise 8 yıldır.

Tehdit Suçunda Uzlaşma, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Cezanın Ertelenmesi ve Adli Para Cezası

Tehdit suçunun basit şekli uzlaştırma prosedürüne tabidir. Yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Ayrıca şartların sağlanması halinde cezanın ertelenmesine veya adli para cezasına çevrilmesine de karar verilebilir.

Mağdur veya fail yani her iki taraf bakımından da yapılan yargılamalar sonucunda önemli sonuçlar doğmaktadır. Bu bakımdan alanında uzman bir avukat tarafında her iki tarafın da temsil edilmesi gerekmektedir.

Tehdit Suçu ile İlgili Yargıtay Kararları

“Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı, ilgili sitenin bağlı olduğu internet servis sağlayıcılarının ve yer sağlayıcılarının yurtdışı kaynaklı olduğu ve yabancı ülke şirket ve sunucularının kullanılması nedeniyle elektronik delil elde etme imkânının da mevcut olmadığı, bilişim suçlarının yapısı gereği İnternet ortamında elde edilebilecek delillerin yokluğu ve şüpheli ya da şüphelilerin teşhis edilememesi halinde başka türlü delil elde etme olanağının bulunmadığı, bu aşamada soruşturmanın devamı halinde yeni delillere ulaşmanın teknik ve hukukî açıdan mümkün olmadığı, müştekinin şikâyetine konu edindiği

olay ile ilgili olarak şüpheli ya da şüphelilere ulaşılmasına imkân veren hiçbir delil de sunmadığı gerekçeleriyle şikayetçinin iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar karar verilmiş ise de, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik soruşturma neticesinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ve bu nedenle itirazın reddine dair mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.” Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/819 E., 2018/4172 K.

TASARRUFUN İPTALİ DAVASI

tasarrufun iptali davası şartları

 

Tasarrufun iptali davası, borçlunun alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla üçüncü kişilerle birlikte yapmış olduğu hukuki işlemlerin iptali için açılan davadır. Tasarrufun iptali davası, İcra İflas Kanunu 277. madde ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir.

Tasarrufun İptali Davası Tarafları

Tasarrufun iptali davası alacağını icra takibi ile tahsil edemeyen ve borçlu hakkında aciz vesikası alan alacaklı tarafından açılır. Yani davacı taraf alacaklıdır. Davalı taraf ise alacaklıdan mal kaçırma saiki ile hareket eden borçlu ve mallarını devrettiği üçüncü kişidir.

Tasarrufun İptali Davasının Şartları

  • Alacaklı ve borçlu arasında gerçek bir borç ilişkisi olmalıdır. Gerçek borç ilişkisinin şart olmasının sebebi iyi niyetli olarak malı devralan üçüncü kişiyi hukuki olarak koruma altına almaktır.
  • Borç hakkında icra takibi başlatılmış ve kesinleşmiş olması gerekmektedir. Ödeme emrine itiraz edilmişse itirazın iptali davası açılmadan bu yola başvurulamaz.
  • Borçlu hakkında aciz vesikası bulunması da dava şartlarındandır. Aciz vesikası davanın her aşamasında alacaklı tarafından mahkemeye sunulabilir. Eğer hacize çıkılmış fakat hacze kabil mal olmadığına ilişkin tutanak tutulmuşsa bu da aciz vesikası yerine geçmektedir. Dava başında geçici aciz vesikası sunulması durumunda daha sonraki aşamalarda kesin aciz vesikası sunulması zorunludur.
  •  Tasarrufun iptali davasına konu olacak hukuki işlemin söz konusu borcun doğduğu tarihten sonra yapılması gerekmektedir.

Tasarrufun İptali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

 

Söz konusu davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir.

Bu davalarla ilgili herhangi bir özel yetki kuralı getirilmemiştir. Dolayısıyla genel yetki kuralları uygulanacaktır. Borçlu veye üçüncü kişinin kişinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açılabilmektedir.

Tasarrufun İptali Davasında Süre

Tasarrufun iptali davası, dava konusu işlemin yapıldığı tarihten itibaren 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir.

Tasarrufun İptali Davası ile İlgili Yargıtay Kararları

“Aciz belgesinin dava açılmadan dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay’ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağı vardır. Somut olayda davacı Halk Bankası 04.12.2007 tarihli kredi sözleşmesine dayanarak Gaziantep 9. icra müdürlüğünün 2010/15056 sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatmıştır. Böylece davanın dayanağı olan kredi sözleşmesinin 04/12/2007 tarihli olduğu nazara alındığında davacının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 13. maddesine göre 26/12/2003 tarihinden önce doğmuş bir kredi alacağı olmadığından aciz belgesi sunma zorunluluğu bulunmaktadır. Dosyaya kesin veya geçici aciz belgesi sunulmamıştır. Bu durumda mahkemece dava şartı olan kesin veya geçici aciz belgesi sunulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır.” Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2012/2516 E.  ,  2013/224 K..

“Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir.

Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1.maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda mahkemece dava İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından taraf delilleri toplanarak delillerin TBK’nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yapılan hata sonucu davanın reddi isabetli görülmemiştir.” Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/17449 E.,  2016/9073 K.

KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA

kişiyi hürriyetinden yoksun kılma cezası

 

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu diğer adıyla hürriyeti tahdit suçu, kişilerin özgürlüklerini kısıtlayanları cezalandırır. Söz konusu suç, Türk Ceza Kanunu’nun Hürriyete Karşı İşlenen Suçlar başlığı altında 109.madde kapsamında düzenlenmiştir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Unsurları

Kişilerin özgürlüğüne müdahale etmek bu düzenleme ile suç olarak kabul edilmiştir.

  • Söz konusu suç seçimlik hareketlidir. Kişinin bir yere gitmesine engel olmak veya bir yerde kalmasına engel olmak üzere iki şekilde bu suç işlenebilmektedir.
  • Faili suçu işleyen herkes olabilir.
  • Mağdur, hareket yeteneğine sahip herkes olabilmektedir.
  • Suç, kasten işlenebilmektedir.
  • Suçun meydana gelebilmesi için hareketin engellenmesi belirli bir süreye tabi tutulmamakla birlikte engelleme bir süre devam etmelidir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Cezası

  • Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya  kalmaya zorlayan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • Fail, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • Bu suçun silahla,  birden fazla kişi tarafından birlikte,  kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,  kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,  üstsoy, altsoy veya eşe karşı,  çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi halinde yukarıda belirttiğimiz olan cezalar bir kat artırılır.
  • Mağdurun ekonomik olarak önemli bir kayba uğraması halinde verilecek olan hapis cezasından ayrı olarak bin güne kadar adlî para cezası verilir.
  • Söz konusu suç, cinsel amaçla işlenmesi halinde verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
  • Bu suçu işlemek amacıyla veya suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen cezalar haricinde kasten yaralama suçundan da ceza verilir.

Ayrıca tehdit suçunun işlenmesi halinde, fail bu suçtan dolayı da ayrıca cezalandırılır.

Hürriyeti Tahdit Suçunda Şikayet, Zamanaşımı, Uzlaşma ve Görevli Mahkeme

 

Söz konusu suç, soruşturulması şikayete tabi suçlardan değildir. Dolayısıyla savcılık tarafından resen veya şikayet üzerine soruşturma başlatılabilir. Suçun temel şekli için dava zamanaşımı süresi 8 yıl, nitelikli halleri için dava zamanaşımı süresi ise 15 yıldır. Bu süreler içerisinde mağdur tarafından şikayette bulunulabilir.

Hürriyeti tahdit suçu uzlaşma prosedürüne tabi değildir. Bu suçla ilgili görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.

Hürriyeti Tahdit Suçunda Etkin Pişmanlık, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Adli Para Cezasına Çevirme

Failin söz konusu suç sonucunda alacağı cezada etkin pişmanlık kapsamında indirim yapılabilmesi için hürriyetini kısıtladığı kişiye herhangi bir zararı dokunmaksızın güvenli bir yere bırakması gerekmektedir. Faile verilecek olan ceza etkin pişmanlık kapsamında 2/3 oranında indirilir.

Faile verilecek olan ceza 2 yıl ve altında olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmektedir. Suçun basit halinde cezanın alt sınırdan verilmesi halinde, cezanın adli para cezasına çevrilmesi mümkündür. Bu suç ile ilgili yapılacak yargılamalarda alanında uzman bir avukat tarafından temsil edilmesi faydanıza olacaktır.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu ile İlgili Yargıtay Kararları

“Sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Oluş ve kabule göre; mağdur …’ın yanında mağdur olarak geçen … bulunduğu halde kullandığı araç ile olay günü gece saat 23: 00 sıralarında … Köyünden … Köyüne doğru gitmekte iken yol kenarında ateş yakıp içki içmekte olan sanıklardan … tarafından durdurulduğu, sanık … ile mağdur … arasında birkaç ay önceye dayanan husumet bulunduğu, bu sebeple …’in araç sürücüsü …’ın yanına gelerek “benim mahallemde gezemezsiniz, buradan gidin” dedikten sonra …’ı araçtan indirip tekme ve tokat vurmaya başladığı, bu sırada …’ın araçtan inip sanıkları ikna etmeye çalıştığı, bir ara …’ın …’den kurtularak aracına bindiği olayda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık … ile müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2014/3407 E., 2016/3067 K.

MESLEK HASTALIĞI

Meslek Hastalığı nedir

 

Bir mesleğin sürekli olarak yürütülmesi veya aynı işte çalışılması neticesinde iş sebebiyle vücutta ortaya çıkan rahatsızlıklar meslek hastalığı olarak adlandırılır. İş kazası tanımı gereği tek ve ayırt edici bir olay neticesinde gerçekleşirken meslek hastalığı daha uzun bir sürece yayılmaktadır. Bu hastalık bedensel olabileceği gibi işin vermiş olduğu zarara göre ruhsal veya zihinsel bir rahatsızlık da olabilir. Çalışanın vücudundaki hastalık kalıcı veya geçici olabilir. Bu hastalık nedeniyle tazminat davası sonucunda sigortalının çektiği sıkıntıyı ve iş gücü kaybını karşılamak amacıyla maddi ve manevi tazminata hükmedilir. İş hukuku avukatlık hizmetimiz hakkında detaylı bilgiye İş Hukuku Avukatı sayfasından ulaşabilirsiniz.

Meslek Hastalığının Şartları Nelerdir?

Sigortalının her hastalığı bu kapsamda değerlendirilemez. Hastalığın, meslek hastalığı olarak nitelendirilmesi için aşağıdaki şartları sağlaması gerekmektedir.

  • Meslek hastalığına yakalanan kişi ‘işçi’ olmalıdır. İşçinin tanımı İş Kanunu’nda yapılmıştır. Meslek hastalığına yakalanan kişinin SGK tarafından sağlanan yardımlardan faydalanabilmesi için sigortalı olması gerekmektedir. Ancak meslek hastalığının tespit edildiği tarihte sigortalı olunmasına gerek yoktur.
  • Hastalığın çalışılan iş sırasında oluşması gerekmektedir. Meslek hastalığı işten çıktıktan sonra da ortaya çıkabilir. Bu durum sorun değildir. Ancak işten önce veya işten sonra başka bir sebeple hastalığın oluşmaması lazımdır.
  • Meslek hastalığı yavaş yavaş iş süresi boyunca verilen zararlar sebebiyle ortaya çıkar. Ani değildir. İş sırasında vücuda zarar veren ani durumlar iş kazası olarak nitelendirilir.
  • Meslek hastalıkları Sosyal Sigorta Sağlık İşlemler Tüzüğü’nde sayılmıştır. Yakalanılan hastalıklar bunlardan biri olmalıdır. Ancak bu sayılan hastalıklar dışında bir hastalığın meslek hastalığı olup olmadığı konusunda Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karar verilir.

Meslek Hastalıkları Nelerdir?

Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde sayılan meslek hastalıkları başlıkları şunlardır:

  • Baş arızaları (kafa kemikleri, nöroloji, nöröşirürji, psikiatri arıza ve hastalıkları
  • Göz, kulak, yüz, boyun arızaları
  • Göğüs hastalıkları
  • Omuz, kol, el bileği, el parmakları ve el arızaları
  • Omurga arızaları
  • Karın hastalık ve arızaları
  • Pelvis ve alt eksremite arızaları
  • Endokrin, metabolizma, kollagen doku, preferik damar hastalıkları, hematolojik ve romotoid hastalıklar
  • Deri arızaları ve yanıklar

Her başlığa ilişkin hastalıklar ilgili tüzükte tek tek yazılmıştır.

Meslek Hastalığı Nasıl Tespit Edilir?

Mesleki hastalıklar hastaneleri ve Sağlık Bakanlığınca yetkilendirilmiş devlet hastanelerinde hastalığı bulunan işçi adına sağlık kurumu raporu düzenlenir. Bu rapor ve raporu esas teşkil eden tıbbi dökümanlar SGK tarafından incelenir. İnceleme sonucunda meslek hastalığına yakalanan kişinin hastalığı ve maluliyet oranı tespit edilir. Yapılan bu tespit SGK tarafından hastalığa yakalanan kişiye SGK tarafından gelir bağlanıp bağlanmayacağı, bunun miktarı ve açılacak tazminat davası sonucunda verilecek tazminat bedelinin belirlenmesinde çok önemlidir. SGK Sağlık Kurulu’nun yapmış olduğu tespitlere karşılık SGK Yüksek Sağlık Kurulu’na itiraz edilebilir. SGK Yüksek Sağlık Kurulu’nun vermiş olduğu karar SGK açısından kesindir. Ancak açılacak tazminat davasında itiraz edilmesi üzerine Adli Tıp Kurumu tarafından inceleme gerçekleştirilir.

İşçinin sahip olduğu hastalık meslek hastalığı olarak nitelendirilmezse tespit davası açılması gerekmektedir.

Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası

Meslek hastalığının sonucunda sigortalı kişinin tedavi masrafları, çalışmadığı süreçte yoksun kaldığı kazancı, ileride çalışma gücünün eksilmesinden dolayı düşecek ekonomik menfaatleri maddi tazminat davası ile talep edilir. Bu dava sonucunda ödenecek miktar SGK’nın ödediği miktardan eksik kalan tutar ile sınırlıdır. Bu tutar hesaplanırken işçinin en son aylık geliri, işçi ve işverenin kusurlarının oranı ve tabiki maluliyeti oranı olmak üzere üç unsur göz önünde bulundurulur.

Hastalık sonucunda çekilen ruhsal acı, ızdırap ve elem sebebiyle işçi tarafından işverenden manevi tazminat talep edilebilir. Manevi tazminat yalnızca hastalığa yakalanan sigortalı tarafından değil bu hastalık sebebiyle manevi olarak zarar gören yakınları tarafından da  talep edilebilir. Manevi tazminatın hesaplanmasında hastalığın oluşmasındaki kusurların oranı, tarafların gelirleri, kişinin çektiği acı gibi unsurlar göz önünde tutulur.

Meslek hastalığı sonucunda sigortalının ölmesi halinde, ölen sigortalının yaşamında kendisine destekte bulunduğunu ispatlayan herkes tarafından maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

Meslek hastalığı nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında herhangi bir hak kaybı yaşanmaması için hem iddia hem de savunmanın bir avukat tarafından yapılması gerekmektedir.

Meslek hastalığı tazminat davasında zaman aşımı süresi 10 yıldır. Bu süre zararın ve zarar verenin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

KASTEN YARALAMA

Kasten Adam Yaralamanın Cezası

 

Kasten adam yaralama suçu, başkasının vücuduna acı vererek, sağlığının yada algısının bozulmasına neden olmaktır. Eylemin kasıtlı olarak yani sonucunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Türk Ceza Kanunu kapsamında kişiye karşı işlenen suçlardan sayılmıştır. Kasten adam yaralama suçunda korunmak istenen hukuki değer kişinin vücut bütünlüğüdür. Kasten adam yaralamanın cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapistir. Ancak aşağıda belirtilen hallerin varlığı halinde ceza artırılacak veya azaltılacaktır. Kasten yaralama ile ilgili sorularınızı sayfanın en altından, diğer hukuki sorularınızı ise avukata sor sayfamızdan sorabilirsiniz.

Basit Adam Yaralamanın Cezası Nedir?

Yaralanan tarafta oluşan zarar basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanmalar cezası düzeyinde ise basit adam yaralama suçu oluşur. Darptan alınan cezalar bu kapsamdadır. Basit tıbbi müdahale olarak, ağrı kesici verilmesi, krem sürülmesi gibi müdahaleler örnek olarak gösterilebilir. Bu suç karşılığında ceza verilmesi için şikayet gereklidir. Yani şikayet olmaması halinde herhangi bir ceza alınmaz. Mağdurun şikayet etmesi halinde dört aydan bir yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir. Birine tokat veya yumruk atmak basit yaralama suçunu oluşturur. Kasten adam yaralamanın cezası, basit tıbbi müdahale ile zarar giderilemezse bir yıldan üç yıla kadar hapistir. Örneğin, mağdurun dişlerinin kırılması basit tıbbi müdahale ile giderilemez. Kavga esnasında hakaret suçu ya da tehdit suçu işlenmişse bu fiiller ayrıca cezalandırılır.

Silahla Kasten Adam Yaralamanın Cezası Nedir?

Kasten adam yaralama suçunun aşağıda sayacağımız nitelikli hallerle işlenmesi halinde, verilecek olan ceza şikayet aranmaksızın yarı oranında arttırılır. Örneğin 1 yıl 6 ay hapis cezası alacak bir kişi adam bıçaklamanın cezasını aldığında 2 yıl 3 ay olacak şekilde arttırılır.

  • Beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı
  • Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle
  • Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanmak suretiyle
  • Üst soya, alt soya, kardeş veya eşe karşı basit yaralama
  • Silahla kasten yaralama halinde kasten adam yaralamanın cezası nitelikli halden verilir.

Adam Yaralama Suçunun Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Hali

Adam yaralamanın cezasının mağdurun vücudunda bırakmış olduğu etkiye göre iki tür ağırlaşma hali bulunmaktadır.

  • Mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa
  • Yüzünde sabit ize
  • Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma
  • Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına
  • Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına sebep olunması halinde verilen cezalar bir kat oranında attırılır.

Basit yaralama sonucunda bu durumlar ortaya çıkmışsa verilecek olan ceza 3 yıldan, yukarıda saydığımız nitelikli halleri barındırıyorsa verilecek olan ceza 5 yıldan az olamaz.

  • Mağdurun yüzünde sürekli değişiklik
  • Konuşma yada çocuk yapma yeteneklerini kaybolmasına sebep olması
  • Duyularının veya organlarından birini işlevinin yitirmesine
  • İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine
  • Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine sebep olunmuşsa verilecek olan ceza iki kat oranında arttırılır.

Basit yaralama sonucunda bu durumlar ortaya çıkmışsa verilecek olan ceza 5 yıldan, yukarıda saydığımız nitelikli halleri barındırıyorsa verilecek olan ceza 8 yıldan az olamaz.

Kemik Kırığı Cezası Ne Kadar?

Adam yaralamanın cezası mağdurun vücudunda kemik kırılması veya kemik çıkığı olması durumunda, kırık veya çıkığın vücuda vermiş olduğu zarara göre yarısına kadar arttırılır. Örneğin 1 yıl 4 ay ceza alan birisi, kırık olması durumunda cezası 2 yıla kadar arttırılabilir.

Adam Yaralama Suçu Neticesinde Ölüm Meydana Gelmesi

Kasten adam yaralama sonucunda yaralanan kişi verilen zarar sonucunda ölebilir. Bu durumda, kasten adam vurma suçunun ağırlaştırılmış hali ortaya çıkmaktadır. Bu suçu işleyen kişi 8 yıldan 12 yıla kadar cezalandırılır, eğer söz konusu suç yukarıda saydığımız nitelikli hallerden birini de içeriyorsa 12 yıldan 16 yıla kadar ceza verilir.

Kasten Adam Yaralama Suçunun İhmalle İşlenmesi

Kasten yaralama suçu, bazen failin bir ihmali neticesinde meydana gelebilir. Söz konusu suçun ihmalle işlenmesi halinde adam yaralamanın cezası üçte ikisine kadar indirilebilir.

Kasten Yaralama Suçunda Meşru Müdafaa

Mağdurun, faile veya failin yakınlarına karşı gerçekleştirmiş olduğu bir saldırı sonucunda, failin mağdura saldırıyla orantılı şekilde kendini savunmak üzere karşılık vermesine meşru müdafaa denir. Nefsi müdafaa olarak da adlandırılan meşru müdafaa şartlarının gerçekleşmiş olması halinde kasten adam yaralama suçundan faile ceza verilmez.

Adam Yaralamanın Cezası ve Haksız Tahrik İndirimi

Mağdurdan kaynaklanan bir fiil neticesinde failde meydana gelen elem, üzüntü ve öfke neticesinde kasten adam yaralama suçu işlenmesi halinde haksız tahrik indirimi uygulanır. Haksız tahrik bulunması halinde, tahrik derecesine göre adam yaralamanın cezası 1/4 ile 3/4 arasında bir oranda indirilir.

Hapis Cezasının Para Cezasına Çevrilmesi, Ertelenmesi ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Verilecek olan cezanın bir yıl veya altında olması halinde söz konusu hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir. Adli para cezası tek başına uygulanabilen bir yaptırımdır. Bu sebeple ayrıca bir hapis cezası verilmez. Yalnızca ödenmemesi halinde hapis cezası ile karşılaşılır.

Failin daha önce kasten işlemiş olduğu bir suçtan 3 ay veya daha fazla hapis cezası almamış olması ve verilecek olan cezanın 2 yıl veya daha altında olması halinde mahkeme tarafından takdir edilmesi halinde hapis cezasının en az 1 en fazla 3 yıl süreyle ertelenmesine karar verilebilir.

Suç sonucunda verilecek olan hapis cezasının 2 yıl veya daha altında olması, daha önce kasten işlemiş olduğu bir suçun bulunmaması ve mağdurun maddi zararlarının karşılanması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.

Adam Yaralama Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme

Bu suç bakımından görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir, yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir. Örneğin, suçun Kartal’da işlenmesi halinde yargılama İstanbul Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılır. Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi halinde ise görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.

Kasten Yaralama Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı

Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanmalar için soruşturma yapılabilmesi şikayete bağlıdır. Şikayet süresi 6 aydır. Mağdur 6 ay içinde şikayette bulunmazsa şikayet hakkını kaybetmiş olur.

Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralamalar bahsettiğimiz gibi şikayete tabidir. Bu yaralanmalar dışındaki tüm yaralamalar için en az 8 yıllık zaman aşımı süresi bulunmaktadır. Savcılık tarafından bu süre içerisinde resen soruşturma açılabileceği gibi herkes tarafından suç duyurusunda bulunulması mümkündür.

Kasten Adam Yaralama Suçunda Uzlaştırma

Basit kasten yaralama suçu uzlaştırmaya tabi suçlardandır. Yani soruşturma veya kovuşturma aşaması fark etmeksizin öncelikle uzlaştırma prosedürü uygulanmalı daha sonra yargılama aşamalarına devam edilmelidir.

Kasten adam yaralama suçu, çok ciddi cezası olan ve işlenme şekline, sebebine ve daha birçok etkene göre verilecek olan cezanın değişkenlik gösterdiği bir suçtur. Bu etkenlerin tamamının iyi bir şekilde belirlenerek yargılama esnasında etkili bir savunma yapılmalıdır. Bu sebeple yargılama sonucunda adil bir karar verilmesi için hem savunma hem de iddianın ceza hukuku alanında uzman bir avukat tarafından temsil edilmek gerekmektir.

VASİ TAYİNİ

vesayet

 

Vasi tayini ile vesayet altına alınması gereken kişiler için yasal haklarını kullanmasını sağlamak amacıyla bir vasi görevlendirilir. Vasilik kamu görevi olarak nitelendirilir dolayısıyla vasi olarak atanan kişi sorumluluklarının bilincinde olmalıdır. Kısaca vasi, kendi yasal haklarını tam olarak kullanamayacak olan kişiye haklarını kullanabilmesi için atanan kişidir.

Vasi Tayini Kimler Arasından Yapılır?

Bir kişiye vasi tayini olabilmesi için dört ana durum sayabiliriz. Birinci durum kişinin yaş küçüklüğüdür. Reşit olmayan kişilerin yasal temsilcileri velileridir ancak velileri olmadığı durumlarda vasi tayini gerekmektedir. Reşit olmayan yani yaşı küçük olan kişiye vasi tayini zorunludur.

İkinci vasi tayinini gerektiren durum ise kısıtlılık halidir. Kısıtlılık kararı şu hallerde verilebilir; mal varlığını kötü yönetim, kötü yaşam tarzı, savurganlık, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı. Bu sebepler sonucunda kişi hakkında kısıtlılık kararı verilerek vasi tayin edilebilir. Örneğin, felç geçirmesi sonucunda aynı zamanda akıl sağlığını da yitiren Ayşe, kendi yasal haklarını kullanamayacak durumdadır. Ayşe hakkında kısıtlılık kararı verilerek vasi tayin edilebilir.

Üçüncü vasi tayinini gerektiren durum ise hapis cezası almaktır. Böyle bir ceza alan kişiye vasi tayini için cezayı çektirmeye yetkili makam tarafından yetkili vesayet makamına bildirimde bulunulur.

Dördüncü vasi tayinini gerektiren durum ise kişinin kendi isteğidir. Sakatlığı, hastalığı, yaşlılığı veya tecrübesizliği sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden kişiye de isteği üzerine vasi tayin edilebilir.

Vesayet Davası Nasıl Açılır?

 

Vasi tayini vesayet davası sonucunda hakim tarafından gerçekleştirilir. Vesayet davasına bakmakla görevli mahkeme sulh hukuk mahkemeleridir.  Vasi tayin edilecek yani küçük veya kısıtlının bulunduğu yerdeki mahkemenin bulunduğu yer mahkemesi ise yetkili mahkemedir. Örneğin Tuzla’da yaşayan akıl hastası Ayşe’ye vasi tayin edilmesi için İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açılması gerekmektedir. Vasi tarafından vesayet altına alınan kişi adına dava açılması mümkündür. Örneğin vasi tarafından ortaklığın giderilmesi davası açılabilecektir.

Vasi Tayini İçin Kimler Uygun Değildir?

Reşit olmayan kişiler, vasi atanacak kişi ile arasında çıkar çatışması ve husumet bulunan kişiler, kısıtlılar, kamu hizmetinden yasaklılar, haysiyetsiz yaşam sürenler ve vesayet makamı hakimi vasi olarak tayin edilemezler. Bu kişilerin gönüllü olması da bu yasaklılık hallerini ortadan kaldırmaz.

Kimler Vasiliği Kabul Etmeyebilir?

Dörtten çok çocuğu olanlar, altmış yaşını doldurmuş olanlar, bedensel engelleri veya hastalığı sebebiyle vasilik yapmakta zorlanacak kişiler, üzerinde vasilik görevi olanlar ve cumhurbaşkanı, TBMM üyeleri, hakim ve savcı mesleği mensupları vasilik görevini kabul etmeyebilir.

Vasi için açılacak vesayet davası küçüğün veya kısıtlının hakları açısından büyük önem arz etmektedir. Vasi için gerekli başvuruların yapılması, davanın yürütülmesi ve itiraz işlemlerinin bir avukat tarafından yapılması sizin için faydalı olacaktır.

NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVASI

nüfus kaydı düzeltme davası

 

İnsanların doğumları ile birlikte aile kütükleri ortaya çıkmaktadır. Buna nüfus kütükleri de denmektedir. Yerleşim adreslerinden, aile bağlarına kadar olan bilgiler burada saklanır. Zamanında yapılan basit harf hatalarından, mensup olunan dinin değiştirilmesinden, medeni halin değişmesine, cinsiyet değişikliğine kadar farklı nedenlerle insanlar bu dava yoluna başvurma ihtiyacı duyuyor. Bizde bu makalemizde nüfus kaydının düzeltilmesi davası hakkında bilgi vermeye çalıştık.

Aile Kütüklerinde Yani Nüfus Kayıtlarında Yer Alan Bilgiler

  • 11 haneli T.C kimlik numarası
  • Kayıtlı bulunulan il, ilçe, köy veya mahalle adı, cilt, aile, birey sıra numarası,
  • Kişinin adı, soyadı, cinsiyeti, baba adı, ana adı ve soyadları, daha önceden evli kadın varsa önceki soyadları,
  • Doğum yeri ile gün, ay ve yıl olarak tam tarihi ve kütüğe kayıt tarihi,
  • Evlenme, boşanma, soy bağı kurulması, ölüm, vatandaşlık kazanımı ya da kaybı gibi kişisel durumlardaki değişiklikler veya yetkili makamlarca yapılan değişiklikler,
  • Dini,
  • Medeni Hali,
  • Yerleşim yeri adresi ve fotoğraf.

Kimi zaman nüfus kayıtları tutulurken, ilk kez yazılırken (yeni doğan bebeğin adının yanlış yazılması gibi), yeniden düzenlenirken veya herhangi bir başka nedenle yanlış (soyadının alay konusu olması, ismin anlamının kötü olması gibi nedenlerle) yazılmışsa kişilerin nüfus kaydının düzeltilmesi davaları açabilme imkanları vardır.

Nüfus kaydının düzeltilmesi davasına örnek olarak, nüfus müdürlüklerinde yapılan maddi hata halleri (örneğin Deniz isimli erkek bebeğin nüfus müdürlüğünde cinsiyetinin kız olarak görünmesi.), çocukların başka akrabalar üzerine yazdırılması (örneğin asker kaçağı babanın doğan çocuğunu babasının nüfus kaydına yazdırması) gibi durumlarda nesebin belirlenmesi için nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davası açılabilir. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasıyla birlikte miras başta olmak üzere kişiler hukuki açıdan birçok menfaat elde edebileceklerdir.

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davası Kime Karşı Açılır?

Kayıt düzelttirmek isteyen kişi ile hukuki menfaati bulunan tüm ilgililer ilgili Nüfus Müdürlüğünü davalı gösterilerek dava açabilir.

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davası için Yetkili ve Görevli Mahkeme

Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında konu örneğin soyadının yanlış yazılmasından kaynaklı ise davalının yani nüfus müdürlüğünün bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi yetkili ve görevlidir. Yani davalının yerleşim yerindeki Asliye Hukuk Mahkemesi yetkili ve görevlidir.

Türkiye’de Oturan Yabancıların Nüfus Kayıtları Nasıl Tutulur?

Herhangi bir nedenle en az 6 ay süreli oturma izni alan yabancılar, Nüfus Genel Müdürlüklerince yabancılar kütüğüne yazdırılır. Bununla birlikte yabancılar nüfusla alakalı tüm işlemlerini bu müdürlüklerde hallederler.

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davası Çeşitleri

-İsim değiştirme davası,

-Soyisim değiştirme davası,

-Yaş değiştirme davası,

-Din değiştirme davası,

-Babalık davası,

-Gaiplik davası,

-Cinsiyet düzeltme davası,

-Soybağının reddi davası dahil olmak yukarıda sayılan tüm davaların açılabilmesi için öncelikle bir hukuki yararın olması şarttır.

İsim değiştirme davası ve soy isim değiştirme davası diğer makalelerimizde ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Bunlar dışındaki gaiplik davası kendisinden haber alınamayan ve ölümüne kesin gözüyle bakılan kişiler için o kişinin mirasçıları tarafından açılır. En son haber alınan tarihten itibaren beş yıl geçmiş olması ve gaiplik kararının verilmesi gereklidir.

Ayrıca cinsiyet düzeltilmesi davasında ise cinsiyeti yanlış yazılan veya cinsiyet değiştirenlerin bu davayı açabilmesi için: ergin olmak, sağlık kurulu raporunun bulunması ve bekar olması şarttır.

Din değişikliği talepleri dışında aynı konuyla alakalı nüfus kaydının düzeltilmesi davası sadece 1 kere açılabilir.

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davalarında İspat

Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında davayı açan taraf her türlü belge ile ispat yükünü yerine getirebilir. Ayrıca hakim tarafların mahkemeye sunmuş oldukları deliller dışında, dava aynı zamanda kamu düzenine ilişkin olduğu için delillerin doğruluğuyla ilgili gerekli araştırmaları yapmak zorundadır.

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davasında Zamanaşımı

Nüfus kaydının düzeltilmesi davası herhangi bir zaman aşımına ya da hak düşürücü süreye tabi değildir. Dolayısıyla istenildiği zaman bu dava açabilir.

Davanın karara bağlanmasıyla birlikte kararın nüfus kaydına işlenebilmesi için mahkeme kararına itiraz edilmemiş ve kararın kesinleşmesi gereklidir. Kesinleşmeyle birlikte mahkeme nüfus müdürlüğüne müzekkere göndererek nüfus kaydını düzelttirecektir.

Sizde Nüfus Kaydının Düzeltilmesi Davalarıyla alakalı aklınıza takılan diğer tüm sorular için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

SOSYAL MEDYA SUÇLARI

sosyal medya cezaları

 

Sosyal medya suçları son zamanlarda bir hayli artış gösterdi. Bundan çok değil çeyrek asır önce hayatımızda yer almayan internet ve onun getirdiği dönüşüm sonucunda insan ilişkilerinde yeni bir boyut kazandıran sosyal medya mecralarında karşılaştığınız sosyal medya suçları hakkında sıkça sorulan sorulara bu makalemizde cevap vermeye çalıştık. Sosyal medya suçları arasında en yaygınlardan biri olan hakaret suçu hakkında bilgiye bu konudaki makalemizden ulaşabilirsiniz.

Sosyal medya küfür cezası ne kadardır?

Hakaret suçunun cezası üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Hakaret suçu eğer haksız fiile tepki olarak işlenmişse örneğin WhatsApp üzerinden sizi tanıdığını ve özel fotoğraflarının elinde bulunduğunu söyleyerek sizden maddi çıkar elde etmeye çalışan birine karşı yine bu platformdan yazılan küfür, hakaret içerikli mesajlar Türk Ceza Kanunu m.129 uyarınca verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi ceza da verilmeyebilir. Aynı zamanda hakaret suçu gibi suçlar karşılıklı olarak işlenirse olayın durumuna göre iki tarafa da veya tek tarafa ceza verilebilir veya her iki tarafa da ceza verilmeyebilir.

Dini içerikli gönderimin altına ağza alınmayacak küfürler edilerek mensup olduğum dine hakaretler edildi. Bu durumda ne yapabilirim?  

Dine hakaret veya mensup olunan dine ilişkin kutsal sayılan bir varlığa hakaret edilmesi hakaret suçu kapsamında kabul edilmemiştir. Ancak bu durum Türk Ceza Kanunu m.216’da

-Halkın sosyal sınıf, ırk, dün, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

– Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

-Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Eğer hakaret, küfür içeren mesaj Instagram, Facebook, Twitter üzerinden gönderilmişse bu kişiden şikayetçi olunabilmesi için bu durumun kanıtlanması gereklidir. Bunun içinde mesajın olduğu ekranın görüntüsünün kaydedilip çıktısının alınması gereklidir. Bu durumlarda bilişim suçlarına bakan savcılar tarafından soruşturmalar yapılacaktır.

Birisi iznim olmadan gizlice çektiği görüntülerimi Twitter, Instagram, Facebook gibi sitelerde yayınlamış. Ne yapmam gerekir?

Eğer paylaşılan bu görüntüler kişinin özel hayatına ilişkin bir görüntülerse Türk Ceza Kanunu m.134’te yer alan Kişilerin Özel Hayatının Gizliliğinin İhlal eden kişiye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur denmektedir. Ayrıca özel hayatın gizliliğinin ihlali görüntü ve seslerin kayda alınması yoluyla ihlal edilirse verilecek ceza bir kat arttırılır. Bu durumda bu suçun nitelikli halidir yani daha fazla ceza verilmesi durumudur.

Tarafıma YouTube yorumlar kısmında hakaret, küfür içerikli mesajları atan kişinin 18 yaşından küçük olduğunu öğrendim. Bu durumda ne yapılabilir?

Yaş küçüklüğü dikkate alınarak çocukların cezai ehliyeti üç gruba ayrılmıştır.

  • On iki Yaşından Küçük Çocukların Cezai Ehliyeti: Bu yaşın altındaki çocukların kati surette cezai ehliyeti ve sorumluluğu yoktur. Kusur yeteneğinden yoksun kabul edilen bu çocuklar için ceza davası açılamaz.
  • On İki İle On Beş Yaş Aralığındaki Çocukların Cezai Ehliyeti: On iki ile on beş yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmeyen çocukların da cezai sorumluluğu yoktur.

Ayrıca 12-15 yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını kontrol becerisi gelişmiş çocukların cezai sorumluluğu vardır. Eğer 12-15 yaş aralığında olan bu çocuk yaptığı eylemlerin sonuçlarını anlayacak olgunlukta ise erginler gibi cezalandırılmaz. Cezai ehliyeti bulunan çocuklar için ceza indirimleri mevcuttur. Bunların ayrıntılarına TCK m. 31/2’den bakabilirsiniz.

  • On Beş İle On Sekiz Yaş Aralığındaki Çocukların Cezai Ehliyeti: Bu yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti tamdır fakat yaş küçüklüğünden dolayı birtakım ceza indirimleri söz konusudur. Bunların ayrıntılarına TCK m.31/3’ten bakabilirsiniz.

Görüldüğü üzere eğer size karşı suç işleyen çocuğun bulunduğu yaş grubu tespiti edilirse yukarıdaki kanuni sınırlar dahilinde hakkınızı arayabilirsiniz.

Sosyal Medyada İşlenen Suçlar İçerisindeki Hakaret, küfür ettim. Fakat hakaret ettiğim kişinin kim olduğunu açık açık ifade etmekten sakındım. Yine de suçlu olur muyum?

Bu konuya ilişkin TCK m.126’da ‘ Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat, üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğu anlaşılıyorsa bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.’ denmektedir. Bu duruma ilişkin Twitter’ dan atılan tweetlerde siyasetçilere yönelik yapılan ağır hakaretler, sinkaflı küfürlerden dolayı bir çok kullanıcıya tazminat davaları açılmakta hatta hapis cezasına hüküm verilmektedir.

Aklınıza takılan diğer sorularınızın cevapları için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

SOSYAL MEDYADAN TEHDİTİN CEZASI

sosyal medyada hakaret

 

Bu makalemizde son zamanlarda çokça soru aldığımız. sanal dünyanın görünmez olduğuna inanan kişilerce işlenen hakaret ve tehdit suçlarını inceledik. Bu tip suçları işleyenler tespit edildiğinde tabiri caizse süt dökmüş kediye dönmekte el pençe af dilemektedir. Unutmayalım ki internette yapılan her şeyin kayıtları tutulmakta ve istenildiğinde hepsine ulaşılabilme imkanı vardır.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte sanal dünya diye tabir edilen mecralarda, insanlar gerçek hayatta karşılaşıp sohbet etme edebilme, direkt iletişime geçebilme imkanı olmayan herkesi tek bir çatı altına toplamakta ve bir kamuoyu oluşturabilme yetisine sahiptir. Günlük hayatta kimse durup dururken yanınıza gelip burnun çok kötü veya Hobbitlere benziyorsun diyemez. Fakat insanlar ekranların karşısında yürek yemiş gibi akıllarından geçen her şeyi pervasızca hiçbir yaptırıma tabi olmadığını düşünerek söylemeye ya da tehdit savurmaya devam ediyor. Artık birçok insan da kanıksamış olacak ki bu suçlara karşılık hiçbir şey yapmamakta veyahut hukuki haklarını kullansa da bir sonuç alamayacağını düşünmektedir. Oysa ki kanunlarımızda hakaret ve tehdit suçunun bir yaptırımı vardır ve sosyal medya yoluyla bu suçların işlenmesi yaptırım sonucunu değiştirmemektedir. Sosyal medyada işlenen diğer suçlar ile ilgili detaylı bilgiye Sosyal Medya Suçları makalesinden ulaşabilirsiniz.

Sosyal Medyada İşlenen Hakaret ve Tehdit Suçu

 

Hakaret suçu Türk Ceza Kanunun da ‘Şerefe karşı suçlar’ arasında yer almaktadır. Türk Ceza Kanunu m.125/1’de hakaret ‘Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat edilmesi veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırılmasıdır.’ denilmektedir. Ayrıca kanunun devamında 125/2’de ‘Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.’ denilerek sesli, görüntülü, yazılı olarak gönderilen iletilerde hakaret suçunun kapsamları arasında sayılmıştır. Ayrıca kanunun devamında 125/4’de ‘Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.’ denmektedir yani hakaretin aleni işlenmesi cezayı arttıran hallerdendir.

Kanun maddesinde yer alan onur, şeref ve saygınlığın rencide edilmesinden kasıt mağdur kişiyi başkalarının önünde küçük düşürmektir. Yani mağdurun gerçekten onur, saygınlık ve şerefini küçük düşürücü fiilin ülkenin örf ve geleneklerine göre belirlenmesidir. Kişinin kendisine sarf edilen söze karşı aşırı hassasiyet göstermesi de bu suçun oluştuğu anlamına gelmez. Örneğin Yargıtay daha önce vermiş olduğu kararlarda toplum önünde tanınan siyasetçi, iş insanı, sporcu, sanatçı gibi kişilerin eleştirilerde daha toleranslı olması gerektiği yönünde kararlar vermiştir.

E-posta, görüntülü konuşma (Facetime gibi), anlık mesajlaşma (SMS, WhatsApp gibi) yollarla yapılan hakaretlerde kanun kapsamında yer almaktadır.

Sosyal Medyadan Tehditin Cezası

Tehdit suçu Türk Ceza Kanun m.106’da düzenlenmektedir ve altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ayrıca tehdit eğer vücut veya cinsel dokunulmazlığa yönelikse suç resen soruşturulacaktır. Resen soruşturmada kolluk kuvvetleri görevli olarak gerekli araştırmaları yapacaktır. Örneğin ergin olmayanlara karşı internet üzerinden yapılan tehditler sonucu maddi çıkar elde edilmesi. Eğer kişiye tehditte maddi zarar verileceği söyleniyorsa (örneğin ‘senin evini başına yıkacağım’) bu durumda suç sadece şikayet durumunda soruşturulur.

Kişiler çoğunlukla internet yoluyla yapılan hakaret ve tehdit suçlarında ispatın çok zor olduğunu düşünmektedir. Aynı zamanda yapılan yorumların, gönderilen mesajların anında silinmesiyle ortada delil kalmadığını düşünmektedirler. Oysa EGM suç konusu paylaşımların hangi bilgisayardan gönderildiğini tespit edilmektedir. Bu işlemde profesyonel polisler titizlikle çalışmakta ve neticeye ulaşmaktadırlar.

Sizde sosyal medyadan hakaret, tehdit gibi suçlarla karşı karşıyaysanız uzman bir avukattan yardım almanızı tavsiye ederim.

TAM YARGI DAVASI

Tam Yargı Davası Nedir?

 

Tam yargı davası, Anayasa’nın 125. maddesinde düzenlenen devletin mali sorumluluğu ilkesi doğrultusunda ortaya çıkmıştır. İptal davası ile çözümün mümkün olmadığı hak ihlallerinde gündeme gelir. Bu yazımızda tam yargı davası hakkında sorulan sorulara cevap verdik. Bu konu hakkındaki sorularınızı en alttaki form aracılığı ile bize iletebilirsiniz.

Tam Yargı Davası Nedir?

Tam yargı davası; idarenin kendi eylem ve işlemleri sebebiyle ortaya çıkan zararın tazmini için açılan bir davadır.  Türk İdare Hukuku’nda tam yargı davası, tazminat davası şeklinde de isimlendirilmektedir. Zira Danıştay’ın tam yargı davasına yaklaşımı bu şekildedir. Dahası, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun bazı maddelerinde tazminat davası ifadesi vardır. Tam yargı davalarında hakim, idarenin işleminin ya da eyleminin hukuka aykırılını tespit eder. Bu çalışmayı da tarafların durumlarını dikkate alarak yapar.

Tam Yargı Davasının Özellikleri

Davacı,  dava dilekçesinde talep ettiği tazminat miktarını net bir şekilde ve Türk Lirası cinsinden belirtmelidir. Ancak mevzuattaki son değişikliklere göre kanun koyucu tam yargı davalarında nihai karara kadar dava dilekçesinde belirtilen miktarın 1 defaya özgü olarak arttırılabilmesi imkanını davacıya sağlamıştır.

Tam yargı davaları, iptal davalarından farklıdır. Yani tam yargı davaları yalnızca idari işlemlerden açılmaz. İdari eylemlerden ve idari sözleşmelerden dolayı da açılabilmektedir. Ayıca tam yargı davalarında davacının kişisel ve doğrudan hak ihlaline uğraması gerektiği kabul edilmiştir. Oysa iptal davalarında menfaat ihlali önkoşulu yeterlidir.

Tam yargı davaları, davacının ihlal edilen hakkını korur. İptal davaları ise hukuk düzeninin korunması için vardır.

Tam Yargı Davası Açma Sebepleri Nelerdir?

1-Hizmet Kusuru: İdarenin görev alanına giren eğitim, sağlık gibi hizmetlerin faaliyeti sırasında bu hizmetlerin tam yapılmaması, zamanında yapılmaması veya hiç yapılmaması idarenin kusurudur. Oluşan bu kusurdan idarenin sorumlu olabilmesi için oluşan zararla idari eylem arasında nedensellik bağı olmalı. Örneğin gece sokakta yürümekte olan bir kişinin rögar kapağının değiştirilmek için çıkarıldıktan sonra yenisinin takılmaması ve herhangi bir uyarı tabelası konulmaması sonucunda içine düşmesi durumu.

2-İdarenin Kusursuz Sorumluluk Halleri: İdare yalnızca kamu hizmetleri sırasında meydana gelen zararlardan değil aynı zamanda bazı kusursuz sorumluluk hallerinden de sorumludur. Bunlara örnek olarak en çok sosyal risk örnek verilebilir. Örneğin yağmur yağması sonucunda şehir merkezindeki alt yapının yetersiz olması sonucunda evleri su basması.  İdare tarafından yapılan işlemi durdurmak için örneği haksız ecrimisil tahakkuk ettirildiğinde açılacak dava idari işlemin iptali davasıdır.

Tam Yargı Davası Açma Süresi Kaç Gündür?

Türk İdare Hukukunda tam yargı davası açmak için baz alınan süre, idarenin zarara yol açan işleminin veya eyleminin oluşturduğu zararın net olarak öğrenildiği tarihtir.

  • İdari eylemler sebebiyle; İdarenin eylemlerinden ötürü hak ihlaline uğrayanlar, dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı olarak bildirmeli ya da farklı şekilde öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl ve her halükarda beş yıl içinde ilgili idareye başvurmak suretiyle haklarının yerine getirilmesini talep etmesi gerekmektedir. İdarenin bu talebi kısmen ya da tamamen reddi mümkündür. Bu ret işlemin ilgiliye tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde ilgili dava yoluna başvurmalıdır. Şayet idare, ilgilinin talebi hakkında 60 gün içinde cevap vermemiş olabilir. Bu durumda söz konusu sürenin bittiği tarihte istek reddedilmiş sayılacaktır. Talebin reddedilmiş sayılmasından itibaren 60 günlük süre içinde tam yargı davası açılabilmektedir.
  • İdari işlemler sebebiyle; Genel olarak dava açma süresi, idari işlemin tebliğinden itibaren 60 gündür. Bu süre vergi mahkemelerinde ise 30 gündür. Ancak bazı durumlarda idari işlemin niteliği gereği özel yasalarda dava açma süreleri düzenlenmiştir. Bu gibi durumlarda idare tarafından yapılan işlemlerde özel dava açma süresi açık bir şekilde gösterilmelidir. Bazı durumlarda ise idari işleme karşı üst makamlara başvurma hali oluşur. Hak kaybına uğrayanlar dava açmadan önce, tam yargı davasına konu edilecek işlemin kaldırılmasını, geri alınmasını, değiştirilmesini ya da tamamen yeni bir işlem yapılmasını bir üst makamdan, üst makam yoksa bizzat işlemi yapmış olan makamdan 60 gün içinde istemelidir. Bu başvuru, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur niteliktedir. 60 gün içinde idare bir cevap vermezse istek reddedilmiş sayılır. Bu durumda ise dava açma süresi tekrardan işlemeye başlar.
  • Önce iptal davası açılması halinde; Hak kaybına uğrayanların bir iptal davası açması ve bu davanın karara bağlanması halinde kararın ya da kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği ile ilgili 60 günlük süre içinde tam yargı davasını açabilmektedir.

Devlete, Belediyeye (İdareye) Karşı Tazminat Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Yetkili Mahkeme: İdari sözleşmeyi yapan idarenin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi yetkilidir.

Görevli Mahkeme: Aksine özel kanunlarda yer verilmediği sürece idare mahkemeleri görevlidir. Fakat Danıştay Kanununda yer alan aşağıdaki hallerde ilk derece mahkemesi olarak Danıştay görevlidir. Bunlar;

-Cumhurbaşkanı kararları,

-Cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemler,

-Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemler,

-Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemler,

-Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere,

Karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davaları Danıştay karara bağlar.

Devlete, Belediyeye İdareye Karşı Tazminat Davası Ne Zamana Kadar Açılabilir?

Tam yargı davası açabilmek için zarara yol açan işlemin, eylemin veya zararın ne olduğunun tam olarak öğrenildiği tarih önemlidir. itibaren başlayarak;

İdarenin eylemleri sebebiyle idari yargıda dava açabilmek için; hakkı ihlal edilen kişilerin bu eylemleri yazılı bir bildirimle eylemi öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl içinde ve her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde eylemi gerçekleştiren idareye başvurması gereklidir. Daha sonra idarenin başvuru konusunun reddine karar vermesiyle birlikte kararının tebliğ gününden sonraki günden itibaren tam yargı davası açmak için 60 gün süresi vardır. Eğer idare 60 gün içerisinde yapılan başvuruya cevap vermezse 60 gün sonunda reddedilmiş sayılır. Reddedilmiş sayıldığı tarihten itibaren ikinci 60 günlük dava açma süresi başlayacaktır.

Ayrıca bu duruma istisna olarak kanunda eğer tam yargı davası idari yargı dışında başka bir yargı yolunda yani adli yargıda açıldıysa ve görev yönünden reddedilirse daha sonra idareye başvuruda ön şart olan önce idareye başvurma şartı aranmamaktadır.

İptal Ve Tam Yargı Davası Birlikte Açılabilir Mi?

Tam yargı davaları, bir zararın tazmin edilmesi istemine dayanıyorsa iptal davası ile birlikte açılabilir. Buna karşın ilgili, iptal davasının kesinleşmesinden sonra da bağımsız bir dava olarak açabilmektedir.

Tam Yargı Davalarında İdareye Başvuru Zorunluluğu Var Mıdır?

İdareye başvuru yapılmaksızın tam yargı davası açılamaz. Hakkı ihlal edilen kişi, önce idareye başvuru yapmalıdır. Ancak bu başvuruya idare ret yanıtı verebilir.  Ret kararının kendisine tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde dava tam yargı davası açabilir.

Tam Yargı Davası Çeşitleri Nelerdir ?

İdare hukukunda tam yargı davalarının alametifarikası, hukuk devleti ilkesi gereği idarenin hukuka aykırı eylemlerinin bir müeyyide ile sonuçlanmasıdır. İdarenin işlem ve eylemleri, kişilerin mallarına ya da parasal değerlerine verdiği zararların farklı şekillerde tezahür etmesine bağlı olarak tam yargı davaları da farklılık göstermektedir. Nitekim tam yargı davaları; tazminat davası niteliğinde, istirdat davası niteliğinde, vergi davası niteliğinde açılabilmektedir. Vergi mahkemesinde açılan davalar bazen iptal davası ile karışmaktadır.

İdari işlemler sebebiyle idari yargıda tam yargı davası açabilmek için; idari işlemin tebliğ tarihinden itibaren idare mahkemelerinde 60 gün, vergi mahkemelerinde 30 gün içinde açılmalıdır. Bu süre şartları zamanaşımı süresi değil, hak düşürücü süre niteliğindedir. Kural olarak tüm idari işlemlere karşı tam yargı davası açılırken bu süreler dikkate alınmalıdır.